15 Eylül 2012 Cumartesi

Alıntı


"Ayrıca çok hoş kokuyorsun." dedi Patch. "Adına duş deniyor." dedim dümdüz karşıya bakarak. Cevap vermediğini fark edince yan döndüm. "Sabun. Şampuan. Sıcak su."
"Çıplak. Nasıl olduğunu bilirim."


Fısıltı - Becca Fitzpatrick



Kitap Yorumu - Uyumsuz

Uyumsuz - Veronica Roth
Artemis
504 sayfa
Çeviri: Uğur Mehter
Puanım: 5/5








Öyle bir kitap ki elime aldığım an bitirdim, hatta yemek yemeye bile gitmedim. En sevdiğim roman türü olan distopya türünde bir kitap ve en güzellerinden diyebilirim. Spoiler yazmadım kitap için, rahat rahat okuyun diye.

Kitaptaki dünya 5 topluluktan oluşuyor. Cesurluk, Bilgelik, Dostluk, Dürüstlük ve Fedakarlık. Kitabın ana karakteri Beatrice işte son bahsettiğimiz Fedakarlık topluluğunda doğmuş birisi. Ama kendini oraya ait hissetmiyor. Çünkü Fedakarlar topluluğundaki insanlar başkalarını düşünürlük, gösterişten hoşlanmazlar. Bu yüzden gri,  bol kıyafetler giyip saçlarını genelde hep aynı boyda keserler. Beatrice okulda hep Cesurların gelişini izliyor, onlar kadar cesur olabilmek istiyor. Cesurlar ise genelde siyah giyiyor ve hızla iden bir trenden atlamak gibi "cesurca" eylemler yapıyorlar. Diğer topluluklardan Dürüstlük ise adından da anlaşılacağı gibi yalan söylemiyorlar, onların topluluğunda sahtelik yok, aklına her geleni söylüyorlar. Dostluk topluluğundan çok bahsedilmiyor ama onlar da sürekli gülümseyen, dostça yaklaşan insanlardan oluşuyor. Bilgelik toplumunda olan insanlar toplumun zeki tipleri, gözlük takanlar. Genelde yeni bir şey yapılmışsa bu Bilgelik topluluğundan çıkmış oluyor.

Her genç 16 yaşına geldiğinde istediği toplumu seçme özgürlüğüne sahip. Yetenek sınavına girip hangi topluma ait olduğunuz belirleniyor, ama tabii karar yine de size ait. Ama sınavda birden fazla topluluğa yöneliminiz de olabiliyor ki bunlara Uyumsuz deniliyor. Uyumsuz olmak çok kötü bir şey, eğer duyulursa sizi ortadan kaldırabilirler. Tabii bu yüzden Beatrice sınav sonucundan kimseye bahsedemiyor, çünkü o bir uyumsuz. Yine de tahmin edeceğimiz gibi Cesurluk topluluğunu seçiyor.

Toplulukta 3 seviye var bunları geçebilirseniz topluluğa ait oluyorsunuz ama geçemezseniz topluluksuz kalıyorsunuz. Kitabın büyük bölümünde bu seviyelerden bahsediliyor. Tris'in nasıl cesur ve güçlü olabildiğini görüyoruz. Bunca zorluğun arasında nasıl aşık olabildiğini. Ama öyle romantik bir aşk değil bu, güçlü, sert ve sevgi dolu. Kitabın başından beri anlatılan Fedakarlık ve Bilgelik arasında çekişme gittikçe şiddetleniyor. Toplumu yönetenler Fedakarlık ama Bilgelik de bu güç yarışında yerini almak istiyor ve bunu için ne kadar ileri gidebileceklerini görüyoruz. Kitaba başladığım da Holly Black'ten alıştığım şimdiki zaman yazım tarzını nasıl da sevdiğimi fark ettim. Hatta geçmiş zamanla yazılanlardan daha çok seviyorum artık. Ayrıca Tris karakteri öyle başkasına muhtaç genç kız karakterlerinden değil, çok güçlü ve bazı yerlerde "Aferin kızıma!" dediğim bile oldu gaza gelip. Güçlü bir karakter olması kitabı diğerlerinden ayıran bir özellik daha.Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen Uyumsuz gerçekten çok beğendiğim bir kitaptı, umarım Artemis bizi çok bekletmeden diğer kitabı çıkarır çünkü şimdiden Team Four oldum bile!

İşte alıntılar:


*İçimde affetmeyi isteyen, merhametli bir yanım var. İçimde, insanların neler yaşadıklarını anlamaya çalışan, onların çaresizlikle kötülük yaptıklarını, daha önce akıllarına bile gelmeyen karanlık yollara yaptıklarını kabul eden küçük bir kız var. O kız gerçekten var ve önümde pişmanlıkla kıvranan çocuk için üzülüyor. Ama o kızı görsem, tanımamazlıktan gelirim.
*Uçurumun dibinde kükreyen su eşliğinde bir kaç dakika öpüşüyoruz. Ve el ele kalktığımızda, farklı bir yol seçmiş olsaydık bile, daha güvenli bir yerde, örneğin üzerimizdeki siyah kıyafetler yerine gri kıyafetlerimiz olsaydı bile, yine aynı noktada olacağımızı anlıyorum. 
*"Seni bu kadar kötü etkileyebileceğini düşünemedim." Başını yere eğip omuz silkiyor. "Bazen senin canını yakabileceğimi unutuyorum. Canının yanabileceğini unutuyorum." 
*Özveri ve cesaret birbirinden farkı şeyler değil. 

13 Eylül 2012 Perşembe

Kitap Yorumu - Kara Yürek

Kara Yürek - Holly BLACK
Dex
275 sayfa
Çeviri: Yiğit Değer BENGİ
Puanım: 5/5








Efsane Vurgun!

Ah Holly bitecek seri miydi bu diye kaç kere geçirdim içimden anlatamam. Beyaz Kedi, ilk kitabını okuduğumda başta bayağı yadırgamıştım yazım tarzını. Ama cümleleri gerçekten çok güzel. Bazen öyle bir şey yazıyor ki, aa hiç böyle düşünmemiştim diyorsunuz.

Şöyle ki Cassel Sharpe bir dolandırıcı, yalancı. Bizi ona çeken yanı da bu, iyi biri sayılmaz. Geçmişinde yaptığı ve suçluluk duyduğu şeyler var, masum bir kahraman değil. Hatta kahraman bile değil. Bencil biri, zeki ama kırılgan. Doğru yolu seçip hayatını düzene sokmaya çalışıyor. Mafyanın kölesi olmamak için federallerle çalışabilir ama bir sorun var, federallerla çalışmak da aynı anlama gelecekse? Kitabın ortasına kadar bir rahatlık vardı içimde. Genelde karakterlerin sonu iyi biter bir şekilde mutlu olurlar, olaylar çözülür diyordum. Herhangi bir kitaptan genellikle bunu bekleriz değil mi? Sonra fark ettim ki herhangi bir kitap değil bu. Öyle olayların çözülüp gitmesini bekleyemiyorsunuz. Tersine olaylar çözülmüyor, her seçimde bir şekilde tersine dönüyor. Mutlu son bekleyeceğiniz bir kitap değil ama kötü de bitmiyor sonu. Gerçek hayatta da böyle değil midir zaten?

Cassel'in aşık olduğu kız Lila. Çocukluğundan beri mafya lideri olmak için yetiştirilmiş. Çok güçlü bir karakter, soğuk kanlı ama bir o kadar da duygusal. Cassel'i sevdiğini biliyoruz artık. Tüm kitap boyunca artık konuşun ve kendinize gelin! diye isyan etmedim de değil. Aynı şekilde abisi Barron, çok eğlenceli bir karakter. Cassel'in deyimiyle "pislik". Ama bu kitapta onun başka bir yönünü de gördüğümüz için kitabın sonunda ona üzülmedim değil. Tek içime sinmeyen olay o oldu.

Lanet işleyiciler, Holly Black'in yarattığı dünya çok ilgi çekici. Fantastik dünyayı gerçek dünyayla öyle birleştirmiş ki ayırt edemiyorsunuz. Ayrıca dolandırıcılığı çok güzel işlemiş, acaba kendisi de dolandırıcı mı diye düşünmeden edemedim :D Kitap hakkında yazılacak çok şey var, okuyunca daha iyi anlayacağınız şeyler. Cassel Sharpe'ın efsane vurgunu aklınızdan çıkmayacak.

Kitap Hayvanının da dediği gibi,

Seni özleyeceğiz Cassel Sharpe!

İşte kitaptan alıntılar.


*Bana kimse, bir kere aşık olduktan sonra, hatta bunun ne kadar ıstırap verdiğini gördükten sonra bile, aynı şeyleri tekrar yaşamak için bir daha sıraya girmeye hevesli olacağımı söylememişti. 

*Aşk bizi değiştiriyor ama sevme tarzımız da aynı kalmıyor.

*Bayan Wasserman gibi insanların sorunu şu: Fazla nazik. İyi biri. İnsanlara yardım etmek istiyor, yardım etmemesi gereken insanlara bile... Barron gibi. Ya da benim gibi. Onun iyimserliğini ve dünya düzeni ile ilgili hayallerini suistimal etmek çok kolay.
Bunu ben iyi bilirim çünkü ben de aynısını yaptım

*O zamanlar onu çok istiyordum, şimdi ondan başka hiç bir şey istemiyorum.

*Doğumdan mezara kadar biliriz ki bir gün sıra bize gelecektir. Bizim trajedimiz bizden önce başkasının başına geleceğini unutmamızdır.

*İşte bu yüzden efsane vurgun sadece efsanedir. Peri masalı. Çünkü kimse başarılı olduğu işi bırakmaz. Aptal ve küstah olmaya başlar, kendilerine hiç bir şey olmayacağına inanırlar. Her seferinde kedilerini "son bir kez daha" diye kandırırlar. Ve o son seferden sonraki seferde de... hele bir önceki işi batırmışsan... ağzındaki o başarısızlık tadını silmek için yaparsın. Eğer o da iyi giderse aynı duyguyu tekrar yakalamak için devam edersin.

Bardaklaştık!

Sevgili Edda'nın blogunda başlattığı bardaklaşma etkinliğine katılmıştım. İyi ki de katılmışım çok eğlenceli bir etkinlik oldu benim için. Kozmetik aynasıyla eşleşmiştim, ertelemelerimizin sonucunda kargomu bu gün elime aldım :D




Çok sevimli bir kutuyla geldi, ilk görüşte bayıldım kutuya resmen! Resmen açmadan önce bir 5 dakika incelemişimdir :D Bardağım ise en sevdiğim renk olan yeşil renkte geldi, tabi ona da hemen aşık olduğumu anlamışsınızdır. Sonra içine bardağın temasına uyarak bir sürü çay yollamış, böyle bulduğum her türlü çayı denemek istediğim için çok sevindiğim bir hediye oldu bunlar. ayrıca iki tane oje, parfüm, ruj ve krem örnekleri vardı içinde.

Böyle etkinliklerle yeni arkadaşlar ediniyoruz ve hem karşımızdakini hem de kendimizi mutlu ediyoruz. Başkasını düşünerek hediye almak çok hoş bir düşünce. Bu etkinlikten de çok memnun kaldım. Benim yolladığım için tık tık.

9 Eylül 2012 Pazar

Alıntı


"On beş dakika."
Sonra telefonu kapatıyoruz, arabanın penceresinden dışarı bakıyorum. Göğsüm acıyor, sıkışıyor, koştuktan sonra bazen bacaklarımın olduğu gibi... derin bir uykudan beni uyandırabilecek kadar ani bir acı.
Bu olduğunda yapabilecek tek bir şey vardır. Geçmesini beklersin.

***

Kendime istediğim şeyin bu olduğunu anımsatıyorum. Bu işe yaramayınca kendime anılarla hayatta kalabileceğimi söylüyorum. Lila'nın teninin kokusu, gözlerinin sinsice parlaması ve sesindeki o alçak gıcırtı. Onu düşünmek acı veriyor ama durduramıyorum. Acıması da gerek.
Sonuçta cehennem sıcak bir yerdir.


Kırmızı Eldiven - Holly Black




Bu gün ne aldım #1


İlk kitap Dex'in yeni çıkan kitaplarından olan Yüz Bin Krallık. Miras Üçlemesinin ilk kitabı. Goodreads'da 3.80 gibi yüksek bir puan almış. Zaten görür görmez elime aldığım ilk kitap oldu kendisi. Kitaplığım yavaş yavaş Dex yayınlarıyla dolmaya başlıyor şimdiden 29 tane DEX kitabım oldu! Sanırım yayın evinin tüm kitaplarını almadan durmayacağım :D

Kara Yürek! Lanet İşleyiciler serisinin son kitabı. Sırf bitmesin diye erteledim almayı ama daha fazla dayanamadım. Goodreads puanı 4.19 gibi yüksek bir puan zaten. Hani bu seriyi okumayanlar varsa hala durmasın!

Tuzak, Serseri serisinin 4.kitabı. Ne zamandır almayı bekliyordum, dün doğum günüm olunca tabii hediye olarak geldi.

Sineklerin Tanrısı, ciltli baskısını bulana kadar canım çıktı ama sonunda muradıma erdim, o kitap benim oldu!


Bunların yanında DEX'ten koruyucu ve Artemis'ten Uyumsuz kitabının olduğunu da hayal edin şimdi. Yanımda değildi, çekemedim. Bu arada söylemeden geçmeyeyim Uyumsuz bir harika!

2 Eylül 2012 Pazar

Kitap Yorumu - Ruhsuz


Ruhsuz - Jodi Meadows
Dex
341 sayfa
Çeviri: Taylan Taftaf
Puanım: 5/3,5







Kitap genel itibari ile hoştu, elime aldığım an bitti. Sadece yazarın cümleleri biraz rahatsızlık vericiydi. Kısa kısa cümleler vardı, duygu değişimlerini anında yaşıyorlardı ve daha birine alışamadan hemen farklı bir konuya geçiyorduk. Bir de bölümlerin arası da bana biraz ayrık gibi geldi. Ama diğer kitaplarında anlatımını düzelteceğini düşünüyorum.


Konusu ise,

Dünyada yaşayan bir milyon kadar ruh var. Bunların hepsi ölüp yeniden doğuyorlar. Bir ruh tarayıcısıyla her yeni doğan ruhun kim olduğunu öğrenebiliyorlar. Ta ki Ana'ya kadar. Ciana adlı bir ruhun doğumu beklenirken Ana doğdu. Bunu üzerine babası onları terk ediyor ve Ana annesi Li ile yaşamaya başlıyor. O kadar da kötü olmayabilirdi, tabii Li Ana'dan bu kadar nefret etmeseydi.. Li sürekli onun bir ruhsuz olduğunu, hiç doğmaması gerektiğini ve ondan utandığını söylüyor. Kitap Ana'nın 18 yaşına girince Li'nin evinden ayrılıp ve kendisinin ne olduğunu bulmak için Kalp Şehri'ne gitmesiyle başlıyor. Gerçi istediği gibi bir yolculuk olmuyor. Yolda Hava Perilerinin saldırını uğruyor, Sam kurtarıyor Ana'yı ve tanışıyorlar. Sam, Li'den sonra ilk konuştuğu kişi olduğu için Ana başta alışamıyor ona. Herkesin Li gibi davranacağını düşünüyor falan.

Kitap boyunca Ana'nın ruhsuzum ben, duygularım olmaz deyişine sinir oldum. Ama tabi insan 18 yıl boyunca Li gibi biriyle yaşayınca ne düşüneceğini bilemiyor. Ana ve Sam arasındaki müzik aşkı bence çok güzeldi. Müziğe aşık biri olarak -kim değil ki- kitabın en hoşuma giden yerleriydi diyebilirim. .

Kitabın içindeki yaratıklara gelirsek neredeyse tüm mitoloji yaratıkları var gibiydi. Gerçi biz sadece ejderhalar ve hava perilerini gördük ama diğerlerinden de bahsediyorlardı. İki kere ejderhaların saldırısına tanık oluyoruz. Hepsinde de ilk yaptıkları gelip tapınağa saldırmak oluyor. Bu tapınak bembeyaz, çok yüksek ve hiç kapısı yok. Buraya geldiklerinden beri var ve kimin yaptığını bilmiyorlar. İçine giremiyorlar, ejderhalar da hiç zarar veremiyor ama denemekten vazgeçmiyorlar. Kalp şehrini ruhlar keşfettiğinde ki çok uzun zaman olmuş, bütün şehir onları bekliyor gibiymiş. Yaşamak için her şey var, sadece birilerinin gelip yerleşmesini bekliyor gibi duruyormuş. Ayrıca duvarlar nabız gibi atıyor ve dokununca bunu hissedebiliyorsun. Ana gibi ben de bu durumdan rahatsız oldum ama oradakilerin çoğu için önemli bir ayrıntı değil. Aslında anlatacak daha çok şey var, yazar yepyeni bir dünya yaratmış. Ama kitapta olanlar ile ilgili spoiler vermek istemediğimden burada kesiyorum. Kitaptan sevdiğim bir alıntı ile yazıyı bitireyim.

"Sam." Nefesim kesilmiş gibi hissediyordum. Ya da boğuluyormuş gibi. Belki de ikisinin arasında bir şey. Gene de Sam'in olduğu yerde durup beklediğini anladım. "Seni nasıl tanıyacağımı sormuştun."
Sessizlik.
"Seni her zaman tanırım."

1 Eylül 2012 Cumartesi

Ruhsuz'u okuyorum.

Yani daha başlamadım ama başlayacağım birazdan. Şu an Doctor Who'nun yeni bölümünü hazmetmekle meşgulüm de. Nasıl bir bölümdü ama! Neyse konuyu dağıtmayalım. Aslında Ruhsuz'u şimdi almayı düşünmüyordum. Bu ay ki listemde vardı gerçi. Babam sağ olsun -arabaya yazdırılan sözler gibi oldu ama - Bana hediye olarak almış. Gerçi onun dr'a gittiğini bilsem daha neler aldırırdım ama büyük ihtimalle o yüzden bana haber vermemiştir :D


Çok güzel görünmüyor mu sizce de? Ayracına bayıldım! Geçi Kara Yürek', de almasını isterdim ama onu sanırım bir dahakine alacağım. Neyse ben hemen okumaya başlayayım çünkü cidden merak ediyorum. Okuduktan sonra yorumlarımı yazarım artık.