30 Ekim 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar İle Blog Turu - Yıkılan Krallıklar || Yorum







Fantastik severlere müjde! Artık tutkunu olabileceğiniz yepyeni bir seri var; Yıkılan Krallıklar. Bütün asaleti, büyüsü, efsanesi, kanlı savaşlarıyla geliyor. Çok şaşalı bir başlangıç yapmışım ama ne diyeyim hoşuma giden bir kitaptı. İçinde anlatılan, mitolojik diyebileceğim efsaneleriyle beni fethetti önce. Çünkü bence kitaba tadını tuzunu veren o hikayelerdi. Seriye de yön veren o hikayeler olacak.



Bir önceki yazımda Yıkılan Krallıklarda büyüyü, efsanelerin bir kısmını ve krallıkları anlatmıştım. Kısaca; Mitika üç ayrı krallıktan oluşan İngiltere büyüklüğünde bir toprak. Paelsia; topraklarında neredeyse sadece üzüm yetişen ve halkının çok yoksul olduğu bir ülke. Hiç kimse yardım eli uzatmadığı ve bu hallerine terk ettiği için kızgınlar. Limeros; toprakları gittikçe soğuyan, güneşin az görüldüğü ve dünlerine aşırı bağlı bir ülke. Auronos'un zenginliğini kıskanıyor. Auronos; ülkedeki en iyi topraklara sahip, zengin refah içinde bir ülke. Diğerlerinin yaşadıklarına gözlerini kapamış, nelerin yaklaştığından habersiz. Üç kral; Kanlı, Büyücü, Cesur. Üç krallık; Donmuş, Yoksul, Zengin. Güçlü bir büyücü, efsanevi kayıp kristaller ve bunlara sahip olmak isteyen ölümlü ve ölümsüzler. Adaletin olmadığı yerde önce savaş çıkar.

Kitabın konusunu ve yazarın kalemini sevdiğimi söyleyebilirim. Akıcı bir kitap olmasına rağmen ben uzun zamana yayarak okuduğum için kitaptan biraz korktum. Ve karakterler olarak, en çok Cleo'ya yakın hissettim sanırım. Kitap ile en büyük sorunum kapak kartonunun dandikliğiydi. Bu kadar yumuşak kapakları sevmiyorum. Bir de öğrenci olduğumuzdan sürekli çantalarda geziyor. Ama kapak çok güzel, içeriği de iyi anlatıyor.


28 Ekim 2013 Pazartesi

Konuşan Kitaplar Blog Turu - Yıkıllan Krallıkların Büyüsü



Merhaba hepinizee! Fantastik diyarlarda yepyeni, sihirli ve kanlı bir gün daha. Klasik. Bu sefer Dex'in fantastik kitaplarından Yıkılan Krallıklar'ı turumuza konuk ettik, ve ben açıkçası çok sevdim. Şimdi Yıkılan Krallıklarda büyü neymiş nasılmış yazarın bize gönderdiklerine bakalım.


Mitika topraklarındaki ve Yıkılan Krallıklar dünyasının tümündeki sihir zaman içinde giderek kaybolmuş; artık sadece çocuklara anlatılan aptalca hikayelerde yer alacak hale gelmiştir. Bir milenyum kadar bir süre sadece efsanelerde var olmadığına dair elle tutulur bir kanıt görülmemişti. Elementia adındaki bu sihir ateş, su, hava ve topraktan gelmektedir. Kendini cadı sayanlar vardır ve bu elementlerden bir ya da ikisini kullanabilmektedirler. Cadıların, ölümlü dünya dışında yer alan ve Mabet adı verilen yerde yaşayan, ölümsüz varlıklar olan Gözcüler’in dölleri olduklarına inanılmaktadır. Bu ölümlü cadılar sihirlerini kan dökerek güçlendirebilirler; ne kadar büyük bir kurban sunulursa güçleri o kadar fazla olur… Kısa bir süre için. Şimdi, yeniden doğan bir büyücünün varlığına dair bir kehanet söz konusuydu; bin yıldır benzeri görülmemiş bir büyücü. Dört elementi de kendi isteği ile çağırıp, yönlendirebilen bir büyücü.
Ve bir de Kindred efsanesi vardı; Elemetia’nın kaynağını taşıyan dört kristal. Hem Gözcüler hem de bu hikayelere inanan ölümlüler bunun gibi bir güce ve sihrin kaynağına sahip olabilmek için peşine düşmüşlerdi.

Bir de kitabın içinden minik bir parçamız var hem yazarın kalemini hem de Yıkılan Krallıklar'da büyüyü görebilirsiniz. Küçük bir spoiler var içinde, eğer sorun etmezseniz.


Elini, Magnus'un yaralı yanağına koydu. Ağabeyinin tenine değen teni ısınmaya yumuşak beyaz bir ışıkla ışıldamaya başlamıştı. Isı yükselirken, Magnus, Lucia'nın masmavi gözlerinin içine bakıyor,geri çekilmemek için direniyordu. Canı yansa da, kıpırdamadan durdu. Lucia en nihayetinde elini çektiğinde, Magnus dokunduğu yanağın -çocukluk yarası dışında- ne denli pürüzsüz olduğunu hissetti. eni açılan derin tırnak izleri kaybolmuştu. Lucia, toprak büyüsünü kullanarak kendisini toprak büyüsüyle iyileştirmişti.





23 Ekim 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar ile Blog Tur -Umutsuz || Yorum



İtiraf ediyorum afişimizi o kadar sevdim ki her postun başına koyacağım utanmasam. Neyse siz onu bunu geçin de ne güzel bir tur oluyor değil mi? Harika bir kitap -okumadıysanız OKUYUN- bir sürü bir sürü blog, bir sürü etkinlik. Ben takibi şaşırdım he.






Kitap diğer yazıda da bahsettiğim gibi kitabın konusunu okuduğumda bana ilgi çekici gelmemişti. Ama kitap beklediğim gibi bir konuya sahip değildi ve ayrıca tahmin edilebilir olmasına rağmen sizi içine çeken orada evire çevire duygu karmaşası yaşatıp aniden atıveren bir tarzı var. Bazı yerlerde nasıl tepki vermişim bilmiyorum ama annemin gelip "ne, noldu yine? Çok mu güzel? Ben de okuyacağım, bana ver" demesine yol açtı. 


"I live you, Sky. I live you so much."
(Orijinal hali daha güzel geldi gözüme.)


Ben konusu size anlatmak istemiyorum, siz ilk sayfalarından itibaren kitabı yaşıyorsunuz. Sky'ın rahatlığı hoşunuza gidiyor, Six ile aralarındaki diyaloglara gülüyorsunuz, Holder çekiciliği karşısında nefesiniz tıkanıyor, Sky ile aralarındaki çekimde ve gerginlikte teniniz karıncalanıyor ve siz hepsini bir seferde içinize çekmek istiyorsunuz. Dediğim gibi kitabı okumuyor, resmen yaşıyorsunuz. Basit bir gençlik kitabı gibi görünürken içinde aşktan, nefrete, affetmeye, ihanetten arayışa her şeyi yazar içine koymuş. Bir yerde ah lütfen onu öyle olmasın :( diye isyan etmiştim. Kitabı Holder'ın gözünden de okumak istiyorum, böyle aşık, ukala ve korumacı çocuklara karşı bir zaafım var, kabul ediyorum! :D Artık haremimize bir şanslı genç eklendi, vatana millete -en çok bana HAHAHAH- hayırlı olsun :D


"Okumayı sever misin? diye sordum. Uzanıp kitabı sırt çantasından çıkardım ve karşısındaki sandalyeye oturdum. "Türü ne? Lütfen bilim-kurgu olduğunu söyleme." Sandalyesine yaslanıp bir şey kazanmış gibi sırıttı. Belki de kazanmıştı. Hala karşısında oturuyordum öyle değil mi? "Kitap güzel olduğu sürece türünün ne olduğunun önemi var mı?" diye sordu.


18 Ekim 2013 Cuma

Konuşan Kitaplar blog Turu - Umutsuz || Yabancı Bloglar Ne Demiş?





Biliyor musunuz bilmem ama -ben bilmiyordum!- Umutsuz yurt dışında çıktığında çok ses getirmiş. Ben mesela ilk baktığımda konusuna çok da çekici gelmemişti kitap. Okurum ama ne kadar hoşuma gider bilmem havasındaydım. Daha sonra yabancı bloglardan araştırdım ki bunların kimisi çok tanınmış kimisi senin benim gibi normal bloglar -:D- aşırı beğenilmiş. Abartmıyorum, cidden. Bence siz de okuyun ve abartıp abartmadığıma karar verin.


Bu hikaye bana dokundu, beni etkiledi, hoşuma gitti ve beni harap etti ve ben hikayenin her dakikasına aşık oldum.

Totally Booked


Onlar güldüğünde ben de güldüm, onlar ağladığında ben de ağladım ve sayısız kez sayfaların içine girip onları ciddi şekilde tekmelemek istedim.

Bloody Bookaholic


Her kelime, her cümle, her sahne hayalinize öyle canlı konuluyor ki ve siz orada olayları bütün açıklığıyla izliyorsunuz.

Aestas Book Blog


Bu kitap bana çok içten bir şekilde dokuldu ve size gururla söyleyelebileceğim tek şey - KESİNLİKLE okunmalı. Çünkü bu kitap kalbi atan herkes ile duygusal bir bağ kurabilir! 

Book Gossips


Yıldızlı bir gecede gökyüzüne bakın ve yıldızları sayın - İŞTE bu kitabın hak ettiği yıldız sayısı olacaktır.

Natasha is a book junkie


Umutsuz benden bir parça götürdü ama o parçayı sonra geri verdi. Her zaman benimle kalacak olan bir parça..

Tough Critic Book Review's


Bu kitap ilk sayfasından sonuna kadar her kelimesini, her anını, her etkisini hissettiriyor.

The Book List Reviews



Demiştim ama değil mi! Bu arada artık koccaman bir tur olduk ve birbirinden güzel turlarımız devam edecek!

14 Ekim 2013 Pazartesi

Kitap Dostları ile #7 Blog Tur - Korkak ve Canavar İnceleme



Merhabalar efenim, Ekim ayında dur durak bilmiyoruz, hiçbirimiz! Bu sefer Türk yazarlarından biriyle karşınızdayız, ilkk Türk fantezi edebiyat yazarı Barış Müstecaplıoğlu'nun Korkak ve Canavar'ı.


Şöyle söylemeliyim ki daha ilk sayfalarından -ciddiyim!- beni kendine aşık etti. Zaten konusu ve yazımıyla çok sevdiğim roman adı gerek adı gerek de kapağıyla çok uyumlu olmuş. Yeni basımını çok sevdim. Çoğu insanın ön yargı ile yaklaştığı türü bir de Türk yazar'dan duyunca iyice bir soğuma oluyor, şahidim. Ama alanların hayran kaldığına da şahidim çünkü yazarın güçlü bir hala gücü var. Mesela böyle kitaplarda betimlemelerle ortamı karakterleri anlatan kitaplardan farklı olarak direk olayların içine dalıyorsunuz. Yepyeni ve keşfedilmemiş bir dünya getiriyor önünüze, alın doya doya keşfedin diyor. Perg'den Öte Diyarlar'a, Prom'lar dan gerf kedilerine koşarken yerinizde duramıyorsunuz zaten.

Kimse sadece iyi değildir. Kimse sadece kötü değildir. Bir savaşı bitirmek kahramanlıksa, buna kendinle barışarak başla! 
Tho-en Kurme, Atalar 7.söz


İlk başta Canavar'ımınız hikayesi ile başlıyoruz. Lanetli denilen tünelin hayatına iki defa girmesiyle Asherta'nın Bekçisi haline gelen Leafod, ondan kurtulduktan sonra hayatına sakince devam edebileceğini düşünüyordu. Ta ki köyünden korkaklığı yüzünden kaçan Guorin ile karşılaşana kadar. Kitaba adını veren iki karakterimizi böylece tanıyoruz. Neler ile karşılaşacağından habersiz dost olan ikilimize karşılaşacakları yerlerde yol gösterebileceğini düşündüğümüz büyücü de dahil oluyor. Öte diyarlardan gelmiş korkunç bir kitap, Tshermon'un kitabı, bunun büyüsünde kalmış bir lord, çıkan muazzam savaş, birbirinden ilginç yaratıklar hepsi yazarın hayal gücünden kopup iki elinizin arasına giriyor.


Yazar Tanıtımı



Barış Müstecaplıoğlu, 1977'de Kocaeli'nin İzmit ilçesinde doğdu. Yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nde tamamladı. Hikaye ve roman eleştirileri Varlık, Alt yazı, Kitap-lık, Radikal Kitap gibi dergilerde ve çeşitli gazete eklerinde yayımlandı.
1995'te İstek Vakfı Mezunları İffet Esen Öykü Ödülü'nü kazandı. Türkiye'nin ilk fantastik kurgu dizisi olan Perg Efsaneleri'nin başlangıç romanı Korkak ve Canavar ve devam kitabı Merderan'ın Sırrı 2002'de, üçüncü romanı Bataklık Ülke ise Ocak 2004'de yayımlandı.
Tanrıların Alfabesi, dört romandan oluşan Perg Efsaneleri'nin son kitabı oldu.

Perg Efsaneleri serisini tamamladıktan sonra, birey olmak ve anlam arayışı üzerine Şakirdisimli bir roman yazan Barış Müstecaplıoğlu, bu kitabın ardından sokak çocuklarını ve onları kullanan suç örgütlerini işleyen bir polisiye olan Kardeş Kanı'nı kaleme aldı.  2009'da 14.yüzyılda yaşamış gizemli şamanist ressam Mehmet Siyah Kalem'in eserlerini odağına alan "Bir Hayaldi Gerçekten Güzel" isimli romanı yayınlandı. Son eseri, Perg Efsaneleri tarzında bir fantastik kurgu romanı olan ve yeni bir serinin müjdesini veren Şamanlar Diyarı oldu. Bu kitapla Mehmet Siyah Kalem'in çizdiği yılan kuyruklu esrarengiz yaratıklara bir isim, bir ülke ve bir tarih yarattı.
Çeşitli çalışmaları yurt dışında yayımlanmış bir çizer olan Engin Deniz Erbaş'la birlikte resimli bir çocuk kitabı hazırladı. Bu kitapta Doğu ve Anadolu masallarının, efsanelerinin karakterlerini modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlayıp fantastik bir çocuk öyküsünün içine kattı. Gökyüzündeki Ülke isimli bu kitap 2008 Nisan'ında yayımlandı.
Romanları dışında İstanbul Hikayeleri ve 1002.Gece Masalları gibi çeşitli öykü seçkilerine de katılan yazarın bir cinayet öyküsü, 2008'de Amerika'da Akashic Books tarafından hazırlanan İstanbul Noir isimli bir seçkide İngilizce olarak yayımlandı. Bu kitap aynı sene Türkiye'de Everest Yayınları tarafından da basıldı.
Yazarın çeşitli öykü ve romanları bugüne kadar İngilizce, Lehçe, Romence, Bulgarca, Çince, Arapça dillerine çevrildi. 2013'de Sırpça, Almanca ve Hintçe dillerinde de yayınlanacaktır.
2012'de, Fantazya ve Bilim kurgu Sanatları Derneği'nin (FABİSAD) kurucuları arasında yer aldı.
Barış Müstecaplıoğlu, yazarlık hayatında farklı farklı türlerde eserler vermeye, kendini tekrar etmekten kaçınmaya özen gösterdiğini ifade ediyor. Ayrıca Türkiye'de daha önce yazılmamış ya da az yazılmış türlerde eserler vermeyi, daha önce işlenmemiş konuları işlemeyi seviyor.







Kitap Tanıtımı


Eserleri 8 dile çevrilen ve özellikle Çin'de büyük bir ilgi toplayan Barış Müstecaplıoğlu'nun Perg Efsaneleri serisinin ilk romanı Korkak ve Canavar, Türkiye'de fantastik kurgu edebiyatının da ilk romanı. Günümüzde bir klasik olan bu eser, hayal gücü ile insani duyguları buluşturma başarısıyla birçok okulun edebiyat derslerinde okutuluyor.

Bize yeni bir diyarı keşfetmenin tadını yaşatırken, aslında insanın kendini keşfetmesini anlatan Korkak ve Canavar'da, sıradışı kahramanlarımız Leofold ve Guorin'in sürprizlerle dolu yolculuklarına eşlik ediyoruz. 

Perg Efsaneleri, bizden farklı olanı, farklı görüneni ve farklı yaşayanı sevebilmek üzerine yazılmış en güzel öykülerden biri...

Konuşan Kitaplar #17 Blog Tur - Kır Çiçeği Tepesi || Yorum



Nereden başlayacağım bilmiyorum ama kitabı bu kadar seveceğimi tahmin etmediğimden başlamalıyım. Kitabın ilgimi çeken ilk yanı içinde İskoçya ve Avustralya geçmesiydi, ikinci yanıysa kapağıydı. İskoçya'nın neredeyse sadece isim olarak geçmesi beni üzse de kabul ediyorum iyi ki okumuşum diyorum kitabı!

"Çok üzgünüm. Ağlamak istememiştim."
"Göz yaşları hiçbir zaman bizden izin almaz."

1920lerin sonları 30lu yıllarda başlayan hikayemiz metres ya da kaçamak olarak adlandırabileceğimiz Beattie'nin hamile kalması ile başlıyor -sayılır- Şimdi eskisi kadar büyük bir sorun olmasa da o zamanlar evli birinden çocuğunun olması genç bir kız için büyük bir sorun, evden atılmasına kadar gidiyor. Henry -hamile kaldığı kişi- başta yanaşmasa da bir şekilde Beattie'yi buluyor ve gemiyle Avustralya'ya kaçmaya ikna ediyor. Bekledikleri gibi orada iş bulup güzel bir evde yaşayıp çocuklarıyla mutlu olmuyorlar tabii. Henry kazandıkları parayı içkiye kumara yatıran biri oluyor ve Beattie evde çocuğuna bakan, mutsuz biri haline geliyor. Artık daha fazla dayanamayan Beattie Henry'den kaçıyor ve kitabın önemli ve sürükleyici kısımları buradan sonra başlıyor.

İki çeşit kadın... Bir şeyler yapanlar ve kendine bir şeyler yapılanlar...

Bir başka karakter olarak Emma'dan bahsediliyor. Beattie'nin torunu, harika bir balerin, yakışıklı bir sevgilisi var ve çok sevdiği Londra'da yaşıyor. Ne kadar güzel bir tablo dediğiniz için şom ağızlılığız tutuyor ve bütün hepsi bir anda kırılıp gidiyor. Sevgili terk ediyor ve bir gün prova yaparken dizi sakatlanıyor! Spoiler değil! Annesinin ısrarlarıyla Sidney'e geri dönüyor ve orada büyükannesinden miras kalan Kır Çiçeği Tepesi çiftliğine gidiyor. Orada büyük annesinin sırlarını öğrenirken kendi hayatını da çözümlüyor. Ve biz Beattie'nin nasıl bu kadar zengin olduğunu, kalp kırıklıklarını, cesaretini görüyoruz.

Ve bir daha asla kendine bir şey yapılmasına izin vermeyecekti.

Yaşadığı dönemdeki renk ayrımının ne kadar şiddetli olabildiğini, dedikoduların nasıl itibar yıkabildiğini, genç ve bekar kadınlara hangi gözle baktıklarını çok iyi yansıtmış yazar. Nasıl hayatın anında yön değiştirebildiğini de. Cidden ilginç bir şekilde çok sevdiğim bir kitap haline geldi. Hele o merak ettiren sonunda çıldırdım! Arkadya yine kapağı, yayını ve konusuyla harika bir kitap çıkarmış. Birinci yaşını kutluyorum!

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Charlie.
"Bütün dünyayı unutup birbirimizi seveceğiz." diye yanıtladı Beattie

11 Ekim 2013 Cuma

Kitap Dostları ile 7. Kitap Turu / Korkak ve Canavar



Bilin bakalım ne yaptım!? Evet Kitap Dosları Blog turunun bu turda konuk yorumcusuyum! Ve harika ötesi bir kitap ile karşınıza geleceğiz. 

Türk yazarların pek okunmayan fantastik kitaplarının aslında ne kadar güzel olduğunu Barış Müstecaplıoğlu yazdığı Perg Efsaneleri serisiyle kanıtlıyor.



Konuşan Kitaplar İle 17. Blog Tur - Kır Çiçeği Tepesi




Konuşan Kitaplar durur mu hiç!? Bu ay birbirinden güzel turlar ile karşınızdayız, hem siz hem biz çok eğleneceğiz. 

Turumuzda İskoçya'dan Avusturalya'ya bir kadının çektiği zorlukları, baş etmeye çalıştığı dönemin sorunlarını ve torunu ile ilişkisini Kır Çiçeği Tepesi ile okuyacağız.




3 Ekim 2013 Perşembe

Kapak Tanıtımı - Yıkılan Krallıklar



Elimizde ne var bilin bakalım? Dex'in yayın haklarını aldığı Falling Kingdoms sonunda çıkıyor! İşte o güzelim kapağı:




Orijinal kapak, evet! Kapağını çok seviyorum bu kitabın, konusu bir o kadar güzel ve ilgi çekici.

Prenses: Lüks bir dünyada şımartılarak büyütülmüş Cleo, uzun zaman önce yeryüzünden silinip gittiği düşünülen büyünün peşinde, zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmak zorunda.

Asi: Haksızlıklar yüzünden öfkeden deliye dönen Jonas, ülkesinin sefalet içinde kalmasına neden olan baskıya karşı ayaklanıyor ve hiç tahmin etmediği bir görev üstleniyor.

Büyücü: Kraliyet ailesinin bir ferdi olan Lucia, geçmişi hakkındaki gerçeği ve sahip olacağı kehanet edilen doğaüstü gücünü keşfediyor.

Veliaht: Şiddetle büyüyen ve fetih için eğitilen, kralın ilk çocuğu Magnus, yüreğin kılıçtan daha keskin olabileceğini anlıyor.

Mitika’nın üç krallığında da büyü uzun zaman önce unutulmuştu. Şimdi, barışın hüküm sürdüğü yılların ardından, ölümcül bir huzursuzluk içten içe, bir hastalık gibi yayılıyor. Her bir krallığın lideri güç için savaş baltasını çıkardı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Krallıklar yıkılacak. Peki ama her şey yıkıldıktan sonra kim zaferle ayakta kalacak?



Yazar Hakkında



Morgan Rhodes Ontario, Canada'da yaşamaktadır. Çocukken, hep bir prenses olmak istemiştir -Her iki krallığı ve prensesi ateşten kurtarmak için keskin kılıcını kaldırmayı bilen türden- nefes alan ejderhalar ve karanlık büyücüler. Bunun yerine, o bir yazar oldu, bu daha iyi gibi ve daha az tehlikeli. Yazmakla birlikte Morgan, fotoğraf, seyahat ve reality TV'den hoşlanır, ve kitapların bütün türü için henüz oldukça seçici bir obur okuyucudur. Başka bir takma adı altında, birçok paranormal romanların uluslararası çok satan yazarıdır. Yıkılan Krallıklar onun ilk High Fantasy romanıdır.

2 Ekim 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar ile Blog Turu - Fosforlu Cevriye

Evvet Ekim ayı için size harikalı mükemmelli turlar hazırladık! İlki Suat Derviş'in kaleminden  "Fosforlu Cevriye"





TURUMUZU TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN!

1 Ekim 2013 Salı

Kitap Yorumu - Kuralsız


Kuralsız
Veronica Roth
Artemis
507 sayfa
Çeviri: Uğur Mehter








Aslında kargom bugün geldiği için kitap alışverişi postu yapacaktım ama Kuralsız elimde bir kaç saat içinde bitince sıcağı sıcağına yorumunu yazayım dedim. Kitap Sihirbazı'ndan verdiğim sipariş her nedense Apollyon'un ön siparişini 27'sine aldıkları için 10 gün beklemek zorunda kaldım. Millet okuyup yorumlarken nasıl delirdiğimi tahmin etmişsinizdir. Uyumsuz Yorumu için Tık! 




Yas suçluluk duygusu kadar ağır değil ama insandan çok daha fazlasını alıp götürüyor.


Kitap tam olarak Uyumsuz'un bittiği yerden başlıyor. Sığınmak için Marcus, Peter, Caleb ile Dostluk merkezine gidiyorlardı. Dostlar tabii ki tarafsız oldukları için kabul ediyorlar fakat eğer bir sorun çıkarırlarsa atılacaklarını söylemeden de bırakmıyorlar. Ve Tris geçmiş kitaptaki suçluluklarıyla boğuşuyor. Ve son Bilgelik olayından sonra cesurların ikiye bölündüğünü fark ediyorlar. Bir kısmı serumun etkisinden çıktıktan sonra yanlışı fark edip oradan uzaklaşanlar, bir kısmı da tahmin edeceğiniz üzere Eric gibi bilgeliğin yanında kalıp yaptıklarına devam edenler.


Cesurluk mükemmel bir topluluk olmayabilir ama buradaki insanlar en azından hayat dolular. Özgür olmayı seviyorlar.


Bol bol aksiyon vardı kitapta ki bu yüzden bence çok sürükleyiciydi ve elime alır almaz bitti. Ciddiyim, kargo öğlen geldi ve akşam yemeğine bitmişti kitap, siz düşünün! Ve milyonlarca alıntı yapmışım, yazarın tarzını seviyorum. Topluluklar arasında dolaşıyorlar, topluluksuzların nasıl olduğunu görüyoruz. Çoğu zaman olayların göründüğün çok daha fazlası olduğunu fark ediyoruz, buz dağı gibi. Öyle olaylar oluyor ki "ilk kitap da neymiş be! diyorsunuz resmen. Çünkü, insanların yalan söyleyip söylemediklerini anlayamıyorsunuz, öyle bir yalan dönüyor ortalıkta. Bilgeliğin aradığı şey, topluluksuzların planları, fedakarların yaptıkları yapamadıkları kitabın içinde o kadar çok şey var ki anlatırken muhtemelen bir çoğunu unuttum. Dolu dolu, aksiyonlu bir kitap vermiş yazar bize. Özellikle sonundan sonra "Ah, hadi ama!? Daha 3.kitap çıkmadı ben kadın!" diye sitem ettiğimi biliyorum.


O an cesurluk adaylığımın bana önemli bir ders öğrettiğini fark ediyorum: Ne olursa olsun yola devam etmek gerekiyor.












Sırasıyla; Fedakarlık, Bilgelik, Cesurluk, Dostluk ve Dürüstlük.