14 Ekim 2014 Salı

Konuşan Kitaplar ile Blog Turu: Aşkın Müziği - Kylie Scott | Stage Dive'ı Tanıyalım + Çekiliş



Merhabalar efendim, nasılsınız? Ben iyi gibiyim fakat havalar yüzünden şehirde herkesin kafası karışık sağımdan bot ve kazak giyen geçerken daha kafamı çevirmeden şort giyenler görüyorum. Sonbaharın en güzel yanı, insana seçim hakkı veriyor. Neyse havalardan konuştuğumuz yeter, biraz yeni turumuzdan söz edelim. Hepimizin heyecanla beklediği bir turdu, ingilizcesini okuyan çıtırlar sayesinde elime alır almaz nasıl başladığımı ben bilemedim.


Baştan söylemeliyim ki kitabın başları oldukça komik. Hani rüyanızda Rock tanrısıyla evlendiğinizi görüp uyanınca gerçek olmadığını anlarsınız ya, hah işte bu gerçek olanından bir hikaye. Yani doğum günü sabahında elinde 5 karatlık yüzük, kolunda yunan tanrılarını kıskandıracak bir rock tanrısıyla Las Vegasta otelde uyanan Evelyn, dilek tutarken hangi mumları üflediyse ben de istiyorum.Tabii hiçbir şey hatırlamıyor olmasına da kaderin bir cilvesi diyelim. Tahmin edeceğiniz üzere hikaye böyle başlıyor, hafıza kaybı da Elektro gitaristimizin hayallerine tuz biber oluyor.



Kitapta grup üyelerinden kısmen daha az bahsediliyor, ikili arasındaki romantizme odaklanıyor. Bu kadar kısa sürede, 6gün gibi, bu kadar samimi olmaları bana biraz yapmacık gelse de daha ilk geceden evlendiklerini düşünürsek daha anlamlı oluyor. Gerçekten beni başta baya güldürdü, David'in samimiliği çok hoştu. Çoğu erkek karakteri okurken kendinizi bir kaç adım uzakta hissedersiniz ama David benim için öyle değildi. Gerçi kitabın sonlarına doğru cidden sinir bozucu bir olay oldu ki benim hassas zamanıma mı denk geldi bilmiyorum ama kitabı bir kaç saatliğine bırakıp kafamı dağıttım. Evelyn ve Malcolm 'un aralarda takılmaları eğlenceliydi, Jimmy David'in erkek kardeşinin sorunları, araya giren "başkaları" kısacası kitabı okurken sanki aradan çok daha uzun süre geçiyormuş gibi geliyor.


... '' Ona evlendiğimizi söylediğimde üzerime kustu, '' diye ekledi kocam.




Stage Dive



Grup 4 üyeden oluşuyor. David, Malcolm, Jimmy ve Ben.


  • David; yirmili yaşlarının ortasında, 26. yaşında. Uzun koyu renk saçlara ve yüzünün yanında favorilere sahip. Gözleri Lacivert renk. Kolunun tamamı ve göğsünün bir kısmı dövmeler ile kaplı, sağ elinin parmaklarında Live Free yazıyor. Güven ve bağlanma sorunu -Klasik- var. Grupta elektro gitar çalıyor, ve şarkı sözlerini yazıyor. Grubun en çok sevileni.

    Ps: Bir ara saçlarını kısa kestiriyor, benim favorim o hali. Alex Turner olarak hayal edip, mutlu oluyorum.



  • Malcolm: Baterist. Karışık uzun sarı saçları ve gümüş halka hızması var. Rock grubu üyesi denilince akla gelen ilk şeylerden biri olan dövmelere bolca sahip. David ile kardeş gibiler. Grubun eğlencesi diyebiliriz gibi ama pek tanıyamadık maalesef.



  • Jimmy: Solist. David'in erkek kardeşi, o yüzden birbirlerine benzediklerini söylemek yeterli. İçki ve uyuşturucu problemi var, sorunlarını kitapta biraz görüyoruz. Çoğunlukla bir pislik gibi davranıyor. Sahne önünde olmayı seviyor. 



  • Ben; Bas Gitarist. Kitapta adı en az geçen karakter. Kısa siyah saçları ve boğa gibi ensesi var. Seri katil bakışlarına sahip, çok çekici. Çok cüssesi iri yarı bir şey. Grubu 13-14 yaşlarında David, Jimmy kurduklarında Ben gruba en son katılan.




a Rafflecopter giveaway

12 Ekim 2014 Pazar

Kitap Yorumu - Kralların Yolu








Kralların Yolu
Brandon Sanderson

Akılçelen Yayınları
912 Sayfa
Çeviri: Can Sevinç








“Sessizliğin üstünde, aydınlatan fırtınalar -ölen fırtınalar- aydınlatıyor üstteki sessizliği.”
Kralların Yolu, The Way of Kings, Brandon Sanderson’un 10 kitaplık serisinin ilk kitabı. Serinin iki kitabı okuyucuyla buluştu,  üçüncü kitap henüz basılmadı. Ülkemizde is Akılçelen Yayınları’ndan raflara kazandırıldı.
669e1d8aba482ef5b4b7f0b63c56872a
Uçurum şeytanı ile savaşan Dalinar
Çok katmanlı dokusu ile okuyucularından beğeni kazanan Kralların Yolu, iddialı bir Goodreads puanıyla da – 4.60 – kendini belli ediyor ve bu iddiasında da hiç haksız sayılmaz.
Kaladin, Shallan, Dalinar ve Szeth adında 4 ana karakter ile şekilleniyor kitap ve her birinin kendi hikayelerinin ana hikayeye olan katkılarıyla dolu dolu geçiyor. Zaten Sanderson bilindik bir dünyayı anlatarak hem kendi işini kolaylaştırmamış hem de bizimkini. Atomlarından başlayıp kendi epik fantastik dünyasını yaratmış ve bunu yaparken de görsellerle de desteklemekten çekinmemiş. Erkeklerin okuyup yazmasının ayıp karşılandığı, kadınların emin eli dedikleri ellerini kapattıkları evrende kendilerine ait argo cümlelerine bile sahipler.

“Doğrunun doğru olabilmesi için illa birilerinin, görünmeyen bir şeylerin, ilan etmesi mi gerek? İnanıyorum ki benim sadece kendi gönlüme uyan ahlakım, sadece cezalandırılmaktan korktukları için doğru davrananların ahlakından daha gerçek.”


Kitaptaki İlüstrasyonlardan bir örnek
Kitaptaki İlüstrasyonlardan bir örnek
Kitapta Harap ovalarda geçen savaşın da aslında günümüzdeki savaşlardan çok büyük bir farkı yok. Krallarının öldürülmesiyle intikam almak için başlayan savaşta aradan çok uzun zaman geçmesi ile birlikte yozlaşıp savaşan prenslerin, güç ve zenginlik arayışına dönüyor. Karşı tarafın bile kabul ettiği bu anlaşmanın çarpıklığını gören kişiler de İntikam Paktı’nı yok saydığı gerekçesiyle hor görülüyor. Roman da geçen 4 kişiden biri olan Dalinar da bunlardan biri. Yüce Prens dedikleri savaşan üst kademenin bundan çıkarı çok fazla hatta öyle ki köprücü diye adlandırdıkları bir grup sırf hızlı gitmek için yok pahasına gözden çıkarılıyor.
Yüce Fırtınalar ne zaman geleceği belli olmayan kitapta sürekli geçen fırtınalar. Zaten seri de adını bu fırtınalar ve fırtınalarda mücevherlere doldurulan ışıktan alıyor. Kitapta geçen diğer eşyalar canlılar ise zengin bir biçimde betimlenmesine rağmen kitapta birkaç tane illüstrasyon var ve siz bu sayede anlatılan Syl, Chul, Harap Ovalar’ın neye benzediklerini canlandırabiliyorsunuz. Kitap çok hacimli, büyük ve ağır. Yani dışarı çıkarken yanınızda taşımak zor oluyor, ben baya zorlandım açıkçası ve ilk denemeden sonra pes ettim. 900 kusürluk bir kitaptan da daha azını bekleyemeyiz zaten. Fakat bu kadar kalın olmasının dezavantajı olarak ilk birkaç yüz sayfada kitaba alışmak zor olabiliyor. Özellikle her şeye sıfırdan başladığınız için ve karakterler yerine oturmadığından hızlanamayan tempodan dolayı. Yine de betimlemeleri, ayrıntılı kültür tayinleri ve geri dönüşleriyle hem o dünyanın bir sakini hem de gözlemcisi gibi olacaksınız.


“Değer verdiğimiz şey nedir?” diye fısıldadı Akıl. “Yaratıcılık. Orijinallik. Yenilik. Ama en önemlisi… Vaktindelik. Korkarım ki sen çok geç kalmış olabilirsin benim şanssız, kafası karışık dostum.”

 Bu arada bir Sanderson hayranı seride geçen ve kullanana güçler veren, sahip olmak için savaş bile çıkarılabilecek olan Pare Kılıç’ının replikasını yapmış. Çok da güzel olmuş.
12-shardbalde SONY DSC

9 Ekim 2014 Perşembe

Konuşan Kitaplar ile Blog Turu - The 100 -Yabancı Bloggerlar Ne Demiş+Yorum






Kitap elime geldiğinde açıkçası tam olarak emin değildim ne beklediğimden, fakat dizisinden bu kadar farklı olmasını beklememiştim. Dizi ilk göz ağrım olsa da kitap da kendi çapında gayet başarılıydı bence. Karakterlere alışabildim ki bazılarına -Wells!- ne kadar uyuz olduğuma bakarsak yazarın bu noktada gayet başarılı olduğunu düşünüyorum.


Hikaye dört farklı karakterin perspektifinden aktarılıyor, Clarke, Bellamy, Wells ve Glass. Kısa kısa bölümler ile çoğu olaya farklı karakterlerin gözüyle daha geniş açıdan bakıyorsunuz, bu olayı seviyorum kitapta. Neredeyse üçüncü kişil anlatım gibi oluyor. Karakterlerin beklemediğiniz davranışları karşısında şaşırdığınızda açıklama niyetine bölümde birden geri dönüşler oluyor, bunlar farklı fontta yazılmış, böylece zamanda atlama yaparak kişilikleri yerine oturtabiliyor  yazar. Ben en başta font farkını anlayamadığım için -benim cahilliğim olabilir- geri dönüşlerde "Nasıl ya!" diyerek okumuştum da sonra kafama dank etti.


Şöyle bir düşünürseniz kitabın konusu harika, hem televizyon dizisi için hem de bir kitap için. Çok verimli olduğu için muhtemelen dizi senaristleri ilk bölümde kitabı temel alıp daha sonra kendi tohumlarından farklı bir şey yaratmışlar. Fakat kitapta olan ana karakterlerden Glass'ın dizi de olmaması beni biraz üzdü.Çünkü konusu biraz Türk filmi dramını çağrıştırsa da gayet güzeldi, kanım çekiyor herhalde :D Uzayda bir kolonide yaşamaya alışmış insanlar yüzyıllar sonra radyasyon ile hasar almış dünyaya neden bir anda 100 tane suçlu çocuk göndermeye başlarlar ve neden suç oranı bu derece yüksek? Kitap distopya desen tam değil, post-apokaliptik belki, hayatta kalma evet ama çoğunlukla bir genç-yetişkin kitabıydı. Hepsinin bir karması gibi, aşk ilişkilerindeki yoğunluktan ve ergen atarlarından bunu anlayabilirsiniz, ciddi diyorum! :D Birbirine küsmeler mi dersin, hoşlandığı kıza kötü sözler söyleyip hala sevmek mi dersin, oldu balım git bir de saçını çek tam olsun! Karakterlerin birbirlerine aşık olduklarını da göremediğimiz için dış kapının mandalı gibi hissedebiliyorsunuz, Bana göre kitabın eksiklerinden biri buydu, dış dünyanın betimlemesine, hayatta kalmaya biraz daha vurgu yapsa romanın derinliği artardı kesinlikle. Kim bilir belki yazarımız bir sonraki kitapta hatasını görür de YA romanından çok post-apokaliptik yapar. Kitap bilim-kurgu, distopya arayanlar için biraz hayal kırıklığı olabilir. 



Bakın insan aşk için bir çok şeyi yapabilir inanıyorum da BU KADAR DA BENCİL OLUNMAZ BE nidalarıyla bitirdim kitabı. Bu kitabı okuyup da o şansölyenin oğluna olayları öğrendikçe gıcık olmayan varsa onun içinde kötülük yoktur, sevin onu. Ondan zarar gelmez. Aslında çok da çabuk biten bir kitap, yazar daha uzun yazsaymış da biraz ortamı betimleseymiş güzel olurmuş.


Yabancı Bloggerlar Neler Demiş?


Kass  Morgan kendine bağlayan eşsiz ve harika bir yazım stiline sahip ve bu beni kitabın daha en başından yakaladığı gibi bağladı. 

-The British Book Nerd



Eğer olay örgüsünden ziyade ezici bir üstünlükle kitaptaki romantik ilişkileri tercih eden bir okursanız, bu sizin kitabınız.

-The Book Nookery


Okur karşısına ilk defa çıkan yazarların bazen biraz "aksak" yazdığını söyleyebiliriz. Ama burada bile Kass Morgan'ın oyunda yeni olduğunu söylemek mümkün değil. Kass, tıpkı tecrübeli bir yazar gibi yazıyor ve bu çok yetenek gerektirir. 

-Booking In Heels



Yazar bakış açısını dörtte sınırlayarak doğru bir karar vermiş, Umuyorum ki okurlar bu yüzden sıkılıp kitabı bir kenara koymazlar ve en azından bir şans verirler.

-Into the Hall of Books


Genel olarak, The 100 seriye başlatacak kadar ilginç bir kitap, bu yüzden bir sonraki kitabına şans vereceğim. Ama bence televizyon dizisinin kitabından daha iyi olacağını düşünüyorum, en azından daha tatmin edici. Zaman gösterecek.

-Alice Marvels





Çekilişe katılmayı unutmayın! 




a Rafflecopter giveaway