25 Temmuz 2013 Perşembe

Konuşan Kitaplar #13 Blog Tur VI. Gün / Konuşan Kitaplar Kızlarına Göre Kaiken




O kadar Kaiken'den konuştuk, yorumladık, Grange'i tanıdık, türünü öğrendik. Hadi şimdi gelin Konuşan Kitaplar Kızları Kaiken hakkında neler düşünüyor onu öğrenelim.

 |-Tur Takvimi-|



1-Konuşan Kitaplar Kızları olarak her türden kitap sevenimiz var içimizde. Gerilim/Polisiye sevenler ve mümkünse uzak kalmaya çalışanlar olarak kitapta neleri sevdik neleri sevmedik?

Yorum Durağım: İlk soruya cevap verecek olursam ben tam bir gerilim/polisiye/cinayet tutkunuyum. Niye diye soracak olursanız, bir kere içinde ki bulmacalar kitabı okumamı daha zevkli kılıyor ve bu sayede kendimi dosyaya bakan polisin yerine koyarak ipucuların üzerinde adım adım ilerleyerek, kitaptaki polisten önce katili bulmaya çalışıyorum. Bazı kitaplarda katili daha ilk satırlarda buluyorum ama özellikle bazı yazarların kitaplarında ne kadar çabalasam da bulamıyorum katili. Örneğin Tess Gerritsen ve Grangé'ın kitapları gibi. Bu sevgili iki yazar okuyucuyu imkansız bir noktasından vurarak şaşırtıyor. Çünkü onlar son perdeye kadar 3.şahısları saklıyorlar ve bu sayede okuyucunun yani bizlerin kitap boyunca katili bulmamızı engelliyorlar.
Gerçi bu kitapta birazcık yanılgıya düştüm. Eğer yorumumu okuduysanız ben kitabı iki parçaya böldüm ve 1. cinayet ile 2. cinayet adını verdim bu bölümlere. İlk cinayeti daha ilk satırlarda çözerken, 2. cinayeti çözene kadar göbek çatlattım. Çünkü kimi düşünsem o çıkmıyordu. 
Bu yüzden hafifte olsa yani ilk cinayetten dolayı ve karakterlerin zayıflığından dolayı bu Grangé kitabını fazla beğenmedim. Sadece ikinci cinayet üzerinden devam etseydi konu eminim diğer Grangé kitapları gibi bayılacağımdan eminim. 



Tuğçenin Kitaplığı: Ben her fırsatta belirttiğim gibi pek polisiye hayranı değilim, ama arada herkesçe okunup takip edilenleri, gönlünü kitaplara vermiş biri olarak tabii ki okuyorum. Bu kitapta karakterlere yüklenen günü, verilen ağırlığı ve sunulan detayı çok sevdim. Karakter ağırlıklı hikayeler okumayı sevdiğimden olsa gerek. Ve yazarın dalgalı ritmini hiç sevmedim desem yeridir, bir kitaba kaptırınca elimden düşmeden gitsin isterim, ama grange pek bunu istemiyor, okur her anı indirsin istiyor sanırım ki en heyecanlı yerde bir karakter ya da iç dünya analizine girerek, gidişatı frenliyor ve sürekli diken üstünde kalmanızı engelliyor.


Kitap Avcısı: Kitapta iki ayrı cinayetin anlatılmasından hoşlanmadım mesela. Birine odaklanmaya çalışıyorsun, o bitiyor bir sonraki başlıyor. Birbirinden ayrı konular, tek kişide olduğu için birleştirilmeye çalışılmış gibi. Naptın Grange'ciğimm :( diyesim gelmedi değil. Her zamanki gibi milyarlarca sokak isimlerini anlamadım. Bak sen dünyaca ünlü yazarsın, bir tek Fransızlar okumuyor seni e bize de insaf yahu! Onun dışında aslında her iki cinayet kurgusu da kendi içinde güzeldi, onları sevdim.


Maria Pruder Ölmedi:  Kitabı genel olarak sevdim. Karakterler hayatın içinden. Mutlak mutluluk yok bu kitapta. Gerçek hayat gibi. Her mutluluğun altından bir kir çıkıyor. Sonunu sevmedim. Spoiler vermek istemiyorum ama bazı şeyler çok saçmaydı :P tabii kitap bir aksiyon kitabından farksız. sahnelerin betimlemesi başarılıydı bence. 


Küçük Kız: Ben bu tür sevmem açıkcası ama bu kadar çok duyulmuş bir yazarı ve kitabı okumanın bir ayrıcalık olduğu kabul ediyorum :) Ama dediğim gibi ben polisiye(içinde ağır romance yoksa) sevmiyorum.

2-Grange okuyanlar bilir, biz her seferinde aha buldum! derken son sayfalarda ağzımız açık kalır bazen. Peki, bu final bizi tatmin etti mi? Neler farklı olabilirdi?

Yorum Durağım:İlk soruda da söylediğim gibi bazı yazarlar 3.şahısı son perdeye kadar sahneye çıkartmıyorlar ve bu da okuyucuyu kitaba bağlanmayı sağlıyor. Yine yukarıda söylediğim gibi 1.cinayetin hiç öyle şaşırılacak bir noktası yoktu yani katilin kim olduğunun bulunulmasında ama 2.cinayet hem işlenişi hem katilin kim oluşunun örüldüğü bütün mükemmeldi. Ama bu mükemmelliği zedeleyen de bir nokta vardı. Sonu! Bana göre sonu iğrençti! Sen, sevgili yazarımız Grangé git mükemmel bir sahne oluştur ve son dakikasında bütün olayı mahvet! Oldu mu bu şimdi?! Tabii ki de hayır! Hayır yan komşum falan olsa tutacağım yakasından oturtacağım masaya şu sonu ya baştan yaz ya da yazarlık kariyerini bitir tehdit edeceğim. :D Yazı yazma kabiliyetime güvensem direk oturacağım masa başına ve o sonu baştan tekrar yazacağım. Ve ister inanın ister inanmayın ama benimkisi daha kanlı olacak. Sarılmalar ve 'Eve dönelim aşkımmmmm' sahneleri olmayacak, hiç merak etmeyin! :D


Tuğçenin Kitaplığı: Ya bu kadar didindi, adm ve hikayeyi çözdü hatta onca yol gitti yetişti, bu son oldu mu şimdi ;) desem yeterli olur mu? 

Kitap Avcısı: Kitabın sonunda lütfen 30sayfası kopmuş olsun diye düşündüğüm söylentileri doğrudur efenim. Damlanın da dediği gibi bildiğin, her şet bitti eve döneğlim ağşkııam :( gibi bir sonu vardı. Hani o kadar şey söyledin karına, aramızda bir şey kalmadı dedin son anda mı aklına geldi Passan beey? 



Maria Pruder Ölmedi: Tatmin etmedi. eden var mı? belki Japon kültürüne uzaklığımdan, belki esas kadının içinden bir anda Kung Fu çıkmasından. :D Son bölümlerde sevmediğim tek şey Tokyo sokakları. Grangé'den Siyah Kan ve Kızıl Nehirleri okumuştum. Bi' Siyah Kan değildi, ama Kızıl Nehirlerin üzerindeydi bence.


Küçük Kız: Ben vauv bu adamı tuttum diyemem :) Dövmeyin beni :) Kitapla veya yazarla alıp veremdiğim yok ama tür bana hitap etmiyor. Yazarın ustalığına zerre lafım yok sonunda çenemi zor topladım kabul :) ama daha fazla ne yazabilirim bilmiyorum.



3-Kitabın her karakterini de sevmedik ya -yoksa sevdik mi?- hangi karakteri sevdik, hangisi deli etti bizi? 

Yorum Durağım: Bu soruyu pas geçiyorum. Hiçbir karakteri sevmedim. Hepside melankoli havasında gezen, kendi ayaları üzerinde duramayan, kendine güvensiz insanlar birliğiydi. Özellikle Naoko (Konuşan Kitaplar kızlarına göre Nalan :D ) bende kitap boyunca acaba nasıl bir öldürme sahnesi kursam acaba şu kadına diye düşünceler geçti gözümün önünden. Hele Passan! Aman Tanrım öyle polis olur mu yahu! Hele hippi kılıklı Fifi! dostum Fransızlar polislerine nasıl güveniyor?! Kısacası bu kitabın sonu gibi karakterleri de vasattı.

Tuğçenin Kitaplığı:  Kesinlikle passan ve fifiyi sevdim ve noako yu sevmedim 

Kitap Avcısı:Valla Passan'ı hiç gözüm tutmadı benim. Öyle her olayı bunu benim çözmem gerek, gurur meselesi diye atlayan karakterleri hiç sevmem. Passan da böyleydi kaba kuvvet, düşünmeden atlayan. Naoko ise tam tersi, içten pazarlıklı, mantıklı, soğuk biri. Sanırım ona karşı nötrüm. Sevdiğim pek bir karakter olmadı ama Fifi, eğleneceliydi.

Görünüşe göre çoğunluğumuz kitabın sonunu beğenmemişiz. Sen o kadar heyecanla yaz, merak ettir, gerilelim sonra bize böyle bir son ver. Olmadı Grange olmadı buuu, bir dahakine can alıcı noktayı finallere sakla. Yine de Grange diyoruz, okunsun diyoruz!

Bir sonra turumuzda görüşmek üzere!!! 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder