28 Aralık 2013 Cumartesi

Konuşan Kitaplar ile Blog Turu - Aşka İkinci Şans || Yabancı Bloglar Ne Demiş?




Merhabalar efenim hepinize! Bir Blog turunun daha sonuna geldik mi? Evet. Hatta bir yılın sonuna geldik değil mi? Açıkçası 2013 biteceği için çok mutluyum. Bitse de gitsek havasındayım yani. Neyse, biz onu bunu bırakalım da ülkemizde yayınlanan kitaba yabancı bloglar ne demiş bakalım.


Eğer senden-nefret-ediyorum-ve-seni-seviyorum türü aşk ilişkilerini seviyorsanız sevimli bir kitap.

Aesta's Book Blog



Bayan Probst bu ikisinin eşleşmesinde harika bir iş çıkardı. Aşka ikinci Şans sevimli, romantik, komik ve kahretsin çok seksi!

Under the Covers Book Blog


Cayır cayır yakan bir kimya, komedi ile dolu ve garip durumlar yaşayan olan iki harika seksi karakter. Bu kitap ben de daha fazlası için yalvarmama sebep oluyor.

Young Readers at Home




Bir kere daha Jennifer Probst sahte bir evlilik ile birbirlerine çekilen ve sonunda birbirleriyle tartışıp kavga ettikleri tüm o zaman boyunca aşık olan iki birey hakkında, ışıltılı eğlenceli ve seksi bir hikaye yazmış.

Talk Supe



25 Aralık 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar Blog Turu - Aşka İkinci Şans || Ana Karakterleri Tanıyalım



Merhaba Kitap Avcıları! Nasılsınız bakalım? Yorucu değil mi günler, sınavlardır, iştir güçtür, bir de araya giren dramalar derken bizi sevindiren en güzel şey yaptığımız turlar oluyor. En azından benim için. Lafı fazla uzatmayayım ben yoksa bu yazı tur yazısı olmaktan çıkacak. Hemen kitabımızdaki karakterleri tanıyalım.

Bir aşk hikayesinin ana karakterlerini anlatmanın en güzel yolu, onları birbirlerinin gözlerinden yansıtmak bence. Bakalım Maggie ve Michael birbirleri hakkında neler demişler ?


... Maggie onun görüntüsünü kafasında öyle acımasızca parçalara ayırdı ki, moda dünyasının en çok aranan fotoğrafçılarından biri olmasını bu acımasızlığa borçlu olabilirdi. Uzun , simsiyah saçları başının arkasından ensesine kadar iniyordu. Kalkık kaşlara , çıkıntılı elmacık kemiklerine ve güçlü bir çeneye sahip yüzü, zarafet ve gücün tuhaf bir birleşimini sunuyordu. Burnu, çekiciliğini artıran hafif bir eğrilikle yüzünün ortasında duruyordu. Cildi, İtalyan mirasını yansıtan bir biblo gibiydi.Yine de onu baştan çıkaran gözleriydi.Koyu ve duygu yüklü, badem biçimindeki, gür kirpiklerin ardında belirginleşen gözleri. Daima hınzır bir ifadeyle ve kusursuz görünüşünün ardında ışıldayan saf bir  tutkuyla dolu gözleri.

... Michael çok sayıda güzel kadınla çıkmıştı, ama Maggie'nin erkekleri beklenmedik anda gelen bir yumruk gibi allak bullak eden gizemli bir havası vardı. Tarçın rengi saçları ışıkta parlıyor, şık bir kesimle yanaklarının üzerinden omuzlarına dökülüyordu. Perçemleri egzotik bir şekilde devirdiği gözlerini ortaya çıkarıyor, bir erkeği içine çeken ve sislerin içinde kaybolmasını sağlayan uçsuz bucaksız bir Toskana tarlasını andırıyordu. Yüz hatları keskin ve netti; güçlü bir çenesi , belirgin elmacık kemikleri ve zarif bir burnu vardı. Bluzunun esnek kumaşı biçimli omuzlarını ve dik , dolgun göğüslerini ortaya çıkarıyordu. yürürken ipek pantolonu parıldıyor ve erkeklerin bellerine sarılmış halde hayal etmekten kendilerini alamadığı , mükemmelkıvrımlara sahip biçimli ve uzun bacaklarını gözler önüne seriyordu. Adeta sandal ağacıyla amberin bir karışımı olan kokusu, karşısındaki erkeğin burun deliklerinden içeri süzülerek cenneti vadediyordu.



Maggie, kontrol etmeyi seven , kendini ,sırlarını açamayan ,güven sorunu olan ama mutlu insanları gördükçe imrenen aşka ,sevgiye aç ,ama bunu kendide farkedemeyen bir kadın.

Milyarder yakışıklı Michael ise ; istediği her şeyi , her kadını elde edebilecek güce ve cazibeye sahip ama yüreğini titretecek aşkı henüz yaşamamış. İşte bu zorlu iki karakterin aşkını okumaya davetlisiniz.


24 Aralık 2013 Salı

Kitap Yorumu - Bir Kadının Hikayesi



Bir Kadının Hikayesi
Gökçe Dölek
Butik Yayıncılık
269 Sayfa








Kapağından da görebileceğiniz gibi bir değil her kadının hikayesi. Gerçekten beni bu kadar içten bir şekilde etkileyeceğini beklemiyordum. Okurken sürekli, evet ben de böyle düşünmüştüm, haklı! diyerek okudum. Hatta ben yazsam anca bu kadar olurdu. Belki de tam şu an yaşadıklarımdan dolayı duygularımı kelimelere dökmüş gibi hissetmiş olabilirim, bilmiyorum. Ama herkesin içinde kendin bir şeyler bulabileceğine inanıyorum. Herhangi bir tarafta olabilirsiniz, seven ya da sevilen, aldatan ya da aldatılan, mutsuzluğunu söyleyemeyen ya da düzeni bozmak yerine tekdüze devam eden.


  • Aslında ilişkinin en başından, kiminle yürüyeceğini, kiminle yürümeyeceğini, mutlu ya da mutsuz olacağımızı da biliyorduk hepimiz. İçimizdeki ses "bu adam değil" diye bas bas bağırıyordu ama ona inanmak ve sonrasındaki yalnızlığı göze almak zor geliyordu.


Aslında söyleyeceğim başka bir şey yok kitapla ilgili. Sadece beni derinden etkileyen, neredeyse her sayfasına post-it yapıştırdığım, benim kendi günlüğüme yazdığım kelimeleri basılı halde bulduğum bir kitap oldu benim için. Ben alıp bir okuyun derim, bildiğiniz şeyler bile olsa okurken kendinize itiraf edemediğiniz şeyleri göreceksiniz, bir çoğunda da rahatlayacaksınız.


20 Aralık 2013 Cuma

Kitap Yorumu - Ejderin Arzusu



Ejderin Arzusu
G. A. Aiken
Ephesus Yayınları
500 sayfa
Çeviri: Özge Nur Küskün







Dagmar ve Gwenval'in hikayesini okuduk bu kitapta. Yine çok güzel bir kitaptı ama Gwenvael beklediğimden sakindi açık söylemek gerekirse. Gerçi ne kadar sakin olabilir siz düşünün. Yazar ilginç bir kitap yazmış bence bu sefer, biraz Gwenvael için üzüldüm gibi. Her ne kadar herkes tarafından yaramaz ve yakışıklı diye anılsa da ailesinin ona güvenmemesi onu yaralıyor, duygusal biri o, biliyorsunuz. Annwyl'in istediğiyle Kuzey'e gidip Dagmar ile tanıştıktan sonra 180 derece değişiyor. Tamam, hadi 180 olmasın da ama biraz değişmediğini söylemek olmaz. Bana en ilginç gelen şeylerden biri de Şimşek Ejderhalarıyla tanışmamız oldu. Nedense tüm ejderhalerın ateş çıkarabildiklerini düşünmüştüm, ah şu efsaneler! 


"Kadın, sakın beni bir daha ağlatma. Çünkü bu kez, yemin ederim ki sümük görürsün."


Kitapta nelerimiz mi var? Hımm, tabii ki tanrılarımız var! Tanrı değil, tanrılar diyorum. Sonra hamile ve daha güçsüz Annwyl, habire kavga eden ama kitabın en tatlı çiflerinden olan Briec ve Talaith, savaş ihtimaline karşılık gelen vahşi ve eğlenceli Cadwaladr klanı, ikizler meselesini büyüten Ejderha Konseyi, Minatorlar, Şimşek Ejderleri, "Canavar" Dagmar ve Yakşıklı Gwenvael. Dolu dolu bir kitap öyle değil mi? Ejder serisine bayıldığımı biliyorsunuz ya da yeni öğrendiniz. O yüzden diyebileceğim tek şey, gidip kitabı alın ve okuyun.



15 Aralık 2013 Pazar

Konuşan Kitaplar ile Blog Tur - Hobbit || Kitap Yorumu




Selam olsun size ey Orta dünya sakinleri!! Konuşan Kitaplar olarak yılın son bombasını patlattık! Hobbit filmi vizyona giriyor dedik, hepimiz heyecanla bekliyoruz. Ee napalım, tur yapalım! Sadece tur olmaz dedik ve birbirinden güzel hediyeleri de dahil ettik. Evet, bir kısmını ben çok kıskanıyorum. Söylemeden geçmeyeyim. Umarım şanslı izleyicilerden biri de siz olursunuz.








Şimdi size büyük bir şey itiraf edeceğim. Hobbit- benim okuduğum ilk Tolkien kitabıydı. Tamam, vurmayın. Filmlerini onlarca kez izlemiş olmama rağmen hiç Yüzük serisini okumadım, bu Hobbit'e de şans eseri başladım. Veee, BA-YIL-DIM. Çok ciddiyim. Yazarın kaleminden tutun da anlattığı öykülere, yazdığı şarkılara kadar hepsini sevdim. Elime alır almaz bitti kitap, o kadar sürükleyici. İlk filmi izlediğim için başları bana yavaş gelmişti, evet evet böyle olacak biliyorum diye söylenip durdum. Ama tahmin ettiğiniz ya da bildiğiniz üzere biraz farklıydı ve Goblinlerden sonraki maceralarda cidden heyecanlandım! Mesela şu an Bilbo'nun neler yaşayacağını merak ediyorum, Yüzük efsanesinin nasıl gerçekleşeceğini de. Ama en çok da Hobbit 2 filmini merak ediyorum. Henüz gidememiş talihsizler olarak kitabı bitirir bitirmez hemen gitme kararı aldım. Hatta diyorum keşke pelerinim falan olsa konsept yapıp gitsek :(


Bir de filmi için bir şeyler diyeceğim. Çok fazla hatırlamasam da Bilbo Baggins tam benim hayalimdeki Bilbo olmuş. Gidip o kıvırcık saçlarını okşayıp "Nasılsın, hobbitlerin gülüüü!" diye kırolaşabilirim bile siz düşünün....

Son olarak ben hediyelerin fotoğrafını da koyup gidiyorum. Hiç kıskanmadan. HİÇ.









a Rafflecopter giveaway

12 Aralık 2013 Perşembe

Konuşan Kitaplar ile Blog Tur - Hobbit || Kitap Tanıtımı



Hobbit 2 filmi yaklaşırken hayranları daha şimdiden biletleri almaya başladılar bile! Biz de Konuşan Kitaplar olarak bu heyecanın ortasına heyecanlı bir tur ile daldık! HOBBİT! Harika hediyelerimiz ve yazılarımızla hazırlandık! Bunun için İthaki Yayınları'na ve Hayal Kahramanları sitesine teşekkür ederiz. 

Önce kitabın tanıtımı ile başlayalım.


Bir İngiliz Edebiyatı Profesörü olan J.R.R. Tolkien bundan yaklaşık yetmiş yıl kadar önce dünyaya bir kitap hediye etti. Bu kitapla birlikte insanlar ilk defa hobbit denen ahaliyle karşılaşıyordu. Cücelerden bile kısa boylu, yemeye, içmeye ve eğlenmeye düşkün, iyi yürekli, mutlu ve kendi küçük köylerinde her tür maceradan uzak yaşayan bir ahaliydi hobbitler. Ta ki büyücü Gandalf onları ziyaret edene kadar. "Hobbit", diğer hobbitlerden aslında hiç de farklı olmayan bir hobbitin, Bilbo Bagginsin fantastik maceralarından oluşuyor. Bilbo Baggins, büyücü Gandalf ve cücelerle birlikte, cücelerin hazinesini kötü ejderha Smaugdan geri almak için aslında hiç de istemediği bir yolculuğa çıkar. Ama yine de hobbitin içinde henüz keşfedemediği maceracı bir yan vardır ve yolculuk ilerledikçe Bilbo Baggins kendi cesaretinin ve gücünün farkına varmaya başlar.

Tolkienin aslında çocuklar için kaleme aldığı "Hobbit", çok geçmeden yetişkinlerden, özellikle de 60ların asi gençliğinden büyük ilgi gördü. Bunun üzerine Tolkien hobbitlerin, elflerin, cücelerin ve insanların goblinler, troller, kurtlar ve her tür kötü ve çarpık yaratıkla olan mücadelesini anlatmaya devam ederek "Yüzüklerin Efendisi"ni yarattı. Bugün "Hobbit"le birlikte "Yüzüklerin Efendisi" fantastik edebiyatın kült eserleri arasında yer alıyor.

30 Kasım 2013 Cumartesi

Kitap Yorumu - Sevgilimden Son Mektup


Sevgilimden Son Mektup
Jojo Moyes
Pegasus
479 Sayfa
Çeviri: Solina Silahlı







Jojo Moyes sanırım sevdiğim yazarlar arasına girmeyi başardı. Benim gibi her aşk romanını sevmeyen ama güzel yazıldığı zaman aşık olan biri için içinde alıntı yapabileceğim milyonlarca cümlesi olması harika bir şey. Yazar anlatırken o kadar içine giriyorum ki o duyguların, gözlerimin dolması işten bile değil. Benim için kitapta en önemli olan şey bu kadar çok sevebilen ve savaşan bir aşık bulmak, Jojo bunu bizler için sağlıyor.


  • Ama güzel yüzünü, gülümsemeni düşünebilmek ve kısmen de olsa bunun bana ait olabileceğini bilmekhayatım boyunca başıma gelen en harika şey.


Ellie, 2003 yılında bir gazetede yazı işlerinde çalışıyor. Evli bir yazarla olan ilişkisi kariyerini etkilemeye başlıyor ki sadece kariyerini değil, arkadaşlık ilişkilerini de. Doğal olarak hiçbiri evli adam olan John'u onaylamıyorlar. Ellie gazetenin kütüphanesinde  araştırma yaparken bir mektup buluyor, onu derinden etkileyen bir mektup. Hepimizi etkileyen, aşık ve kelimelerle arası iyi olan bir adamın elinden çıkmış duygu yüklü bir mektup. Ve sonra mektubun hikayesini araştırmaya başlıyor.








Seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Senden önce kimseyi sevmedim ve senden sonra da hiç kimse olmayacak.








Jennifer; 1960ların içinde yaşayan para, ev, koca yani o zamanlara göre her şeye sahip bir kadın. Mutlu değil ama mutsuz olması için de bir sebep yok. Tabii geri kafalı ve kendini beğenmiş kocasını saymazsak! Bir gün gözü pek, cesur ve yakışıklı bir gazeteci ile tanışıyor. Bütün hayatını etkileyecek bir karara varmalı, hayatının aşkıyla her şeyi bırakıp gidebilecek kadar güçlü mü?

  • "Seni sevmeye devam edersem bu beni tüketir. Senden başka hiçbir şeyim olmayacak. Her an fikrini değiştirmenden korkacağım. Ve eğer değiştirirsen herhalde hayatım biter."


Ah işte tam burada Jennifer ve Anthony'nin hikayesinde yazar kalemini coşturmuş. İlla ağlatacağım diyor başka bir şey demiyor. Öyle güzel mektuplar okuyorsunuz ki ister istemez bunu yazabilen erkekler de varmış be! deyip içiniz gidiyor. Trajedik aşk hikayelerine bayılıyorum ve burada da onlardan bir tanesini görüyoruz. Sanki evren onların buluşmasını engellemek için elinden geleni yapıyor, böylece onları mutlu etmeyecek ama için için yakıp kül edecek bir aşk hikayesi hazırlıyor. Ve siz de tam o noktada onların geçmişinden geleceğine, savaşma azimlerine, cesaretlerine acizliklerine tanık oluyorsunuz.



  • O buğulu uçsuz bucaksız derinlikteki gözlerinle bana her baktığında bende ne bulabileceğini düşünürdüm hep. Şimdi bunun aşıklara özgü saçma bir bakış açısı olduğunu görüyorum. Bizim sevgimiz ancak dünya durursa biter.



Kitabın en güzel yanı da yaşadıkları aşkın yapış yapış olmayışıydı. Bir süre sonra sıkılıp yeter artık demiyorsunuz, biraz daha görmek istiyorum diyorsunuz. Konusunu okumadan almıştım kitabıi okuduğumda da umarım göründüğü kadar sıkıcı değildir diye düşündüğümü hatırlıyorum. Kesinlikle değil, ve son olarak kitabı almamı sağlayan alıntıyı paylaşıyorum.



25 Kasım 2013 Pazartesi

Kitap Yorumu - Melekler Zamanı


Melekler Zamanı
Fatma Erdek
Ephesus
543








Hiç beklemediğim kadar güzel çıkan, beni etkileyen bir kitap oldu bu. Hani bazen aklınızda yokken alıp okursunuz da vay be dersiniz ya, nedense benim için öyle oldu bu kitap. Özellikle yazarın kalemini çok sevdim, sanki sürekli gözümün önünde oluyordu olaylar, okumuyordum da izliyordum. İlk romanı olduğuna inanmak zor gerçekten.

Biz ne mi yapmıştık? Kırılmış, dökülmüştük.. Daha küçük bir çocukken, asla yepyeni olamayacak kadar eskimiştik biz.. Bizi sürdükleri oyun öylesine garipti ki.. Bize bunu yapanlardan çok.. Kendimize, içimizdeki bize küsmüştük.


Okumadan önce hüzünlü bir hikaye okumaya hazırlanın çünkü ben hazırlanmamıştım ve beni şok etkisiyle vurdu. Özellikle tarikata verilen küçük kızlar, beyni yıkanan erkek çocukları, seçenekleri ellerinden alınan herkes beni çok etkiler. Fatma Erdek sanki Kitap Avcısı bunu okumalı diyerek böyle bir şey yazmış gibiydi. Tek çocuk olmama rağmen kardeş sevgisini hissedebildim. Neredeyse keşke kardeşim olsun diyecektim, neredeyse :D Bence dünyanın en berbat şeylerinden biri çocukluğunu yaşayamamak. Çünkü ne yaparsan yap, ne yaşarsan yaşa bir insanı en çok etkileyen şey çocukluğudur. Kitabın konusu değğil ama hissetiklerimi yazmak istedim bu sefer, Çünkü hem bir kardeşe duyulan sevgiyi, hem de sevgiliye duyulan aşkı bir de Fatma Erdek'in kaleminden okumalısınız.

Kitap Yorumu - Sert Rock


Sert Rock
Olivia Cunning
Ephesus
427 Sayfa
Çeviri:Tuba Özkat






Adından da anlaşılacağı gibi sert, ateşli ve dünyanızı sallayacak bir kitap. Yorumu biraz geciktirdim doğru ama kitap tam geçen ay bu gün elime geçmişti, vizeler, ziyaretler derken yazmaya anca vakit bulabildim!

Kitaba gelirsek ilk kitabı daha çok sevmiştim, onu elime alır almaz bitirdiğimi hatırlıyorum ama bunda biraz bölündüğümü söyleyebilirim. Sanırım ben Brian gibi romantikleri seviyorum, ondan da olabilir. Onun dışında Sed de gerçekten çok sevimli bir aşık, sadece aşırı korumacı ve bu bazen onun düşüncesiz ve kaba gibi görünmesine sebep olabiliyor! Aşırı derece de sinir olmuşluğum var kitaba, kendimi Sed'in umutsuzca aşık olduğu Jessica'nın yerine koymakta hiç zorlanmadım. O da Sed gibi benim dediğim olmalı diyen erkeklerden pek hoşlanmıyor. Ama ama aşk bu, garip bir şey.

Sadece ona bakmak bile canını yakıyordu. Onu göremediği zaman, acıtıyordu. Onun hakkında düşündüğünde, acıtıyordu. Onun hakkında düşünmemeye çalıştığı zaman, acıtıyordu. Ama en çok acıtan hangisiydi, onunla olmak mı yoksa onsuz olmak mı?

İlk kitapta Jessica'nın Sed'in kalbini paramparça ederek ondan ayrıldığını biliyorduk. Şimdi olayın derinine iniyoruz ve aradan geçen yıllardan sonra çiftimizin buluşmasına tanık oluyoruz. Spoiler vermedim! Birbirine karşı koyamayan iki genç insan birlikte olmaya çalışıyorlar ama olayları sadece seks -yersen!- Ayrıca kitapta sadece bu ikisi yoktu, Trey'in başına gelen kötü bir olay da vardı ki kitabın biraz daha güzel olmasını sağlamış, çünkü habire seks yapmaları azıcık sinirime dokundu. Durun dinlenin makine misiniz yahu! Kitabı sevdim, seriyi seviyorum ama ilkine göre biraz sönüktü, ama bir sonrakini merakla bekliyorum. JACE!


23 Kasım 2013 Cumartesi

Etkinlik: "Son Zamanlarda"



Ne zamandır bir etkinliğe katılmamıştım. Cumartesi: İlk 10 Etkinliklerini çok severim mesela ama ne yazık ki her zaman katılacak vakit bulamıyorum. Bu etkinliği görünce hadi yazayım dedim hazır vaktim varken. Hem de nasıl durumdayım onları da görmüş olurum, insan yazmayınca unutuyor bazı şeyleri, hele ki ben! Neyse çok uzatmadan soru-cevaplara geçeyim.

1. Seni mutlu eden bir kitap haberi.
Sanırım bunun cevabı Demir Kral olacak. Gerçi şu sıralar pek fazla güzel haber alıyoruz, hepsi beni mutlu ediyor.



2. Okuyup da çok beğendin bir kitap hangisi?
Son zamanlarda Korkak ve Canavar. Gerçekten okurken çok zevk aldığın bir kitap olmuştu.



3. Okuyup da beğenmediğin, seni hayal kırıklığına uğratan bir kitap.
Asi Melekler. Ne yazık ki ilk sayfalarını geçecek kadar dayanamadım.

4. Okuma alışkanlığında bir değişim oldu mu? Son iki ayda kaç kitap okudun?
Türünde değil ama süresinde oldu. Yeni şehir, üniversite derken kitaplara biraz ara verdiğimi kabul ediyorum. 7 ya da 8 tane okudum.

5. Gözüne kestirdiğin, mutlaka okumalıyım dediğin kitaplar hangileri?
Aaa nasıl sayacağım bunları şimdi. 
Labirent: Ölümcül Kaçış, Efsane, The Darkest Minds, Seraphina, Sevgilimden Son Mektup. Aklıma ilk gelenler.

6. Etkinliği takip edenler bir kitap öner!
Rüzgarın Adı!



8. En çok hangi yayınevinin kitaplarını okudun?
Sanırım Artemis ve Dex. Ama dengeler değişecek sanırım.

9. Bu ay okuduğun en uzun kitap neydi ve kaç sayfaydı?
Gül ve Avcı - Asude, 462 sayfa


10. Hediye kitap aldın mı? Aldıysa bizimle paylaş.
Son zamanlarda hayır. Kimse kitap hediye etmiyor, nedense.

Konuşan Kitaplar ile Blog Tur - Asude || Kitap Yorumu




Nasılsınız bakalım bugün? Açıkçası ben bayağı heyecanlıyım, Doctor Who 50. Yıl, Açlık oyunları, yeni kitaplar falan derken güzel bir hafta oldu benim için. Bir de güzel bir kitabı okuyup, turunu yaptık. Daha ne isterim ki? *,*


Kitap için, önce kapağı ve kalitesi için Ephesus yayınlarına teşekkürlerimi iletiyorum. Çok ilgi çekici bir kapak olmuş, bakması bile insanın hoşuna gidiyor. Ayrıca öyle ince kapak koymamaları da daima bir artı oluyor benim gözümde. Onun dışında gayet güzel kitaplar seçiyorlar biz okurlar için. Tıpkı bu kitap gibi! Evvet, kitabımız beklediğimden farklı çıktı. Kızımızın dedektif olacağını düşünmemiştim, hele 1800lerin Londrasında! Bu gerçekten hoş bir detay olmuş, özellikle erkeğimizle çılgın karşılaşmaları -erkeğimiz deyince garip geldi :D - bunun bir historical romanda olması falan. Kızımızın dedektif olması ve ayrıca Lord ile intikam-aşk havası içinde olması kitabın sayfalarını ateşliyor. Ayrıca Asude'nin internette yayınlanan romanları varmış, onlara da bir bakmalısınız bence =)




Doctor Who 50. Yılı!!




50 yıl geçmiş bu güzel dizi başlayalı. Fangirl olmaktan en mutlu olduğum dizi sanırım. Gerçekten bambaşka bir şey, hıçkırarak ağladığım, kahkalarla güldüğüm, delicesine merak ettiğim, hikayelerinde hüzünlendiğim seri. Tüm dünya ile aynı anda izleyeceğim için çok heyecanlıyım, özellikle cnbc-e ye teşekkür ederim. Çok az yer fanların isteklerini göz önüne alıyor. Az önce aşağıdaki fotoğrafı gördüm ve çok duygulandım.





Doctor, my Doctor... Sleep well.

Yepyeni Bir Yayın Evi!

Şu sıralar çıkardığı ve çıkaracağı kitaplar ile gündemimizde olan yeni mi yeni bir yayın evi var;
Parodi Yayınları




Daha alınmayı bekleyen devam serileri ve başka kitaplar varken bir de üstüne Parodi'nin birbirinden ilgi çekici kitapları eklendi. Özellikle 3 tanesi fena halde ilgimi çekmekte *,*












21 Kasım 2013 Perşembe

Konuşan Kitaplar ile Blog Turu -Gül ve Avcı || Okur Gözünde Asude



Yeni bir tur gününden daha merhabalar efeniim! Bol etkinliği ve hediyeleriyle dolu turumuzda bu gün okurların gözünden Asude'yi sizinle paylaşacağım, Asude ile nasıl tanışmışlar okuyun, muhtemelen kendinizden bir parça da bulacaksınız içinde =)


Asude ile nasıl tanıştım? Şöyle ki; ben normalde İnternet üzerinden kitap okuyan bir insan değilimdir. Fakat bir gün arkadaşımla girdiğim bir iddia sonucu Asude ile tanıştım. İddia'ya göre ben bir hikâyeyi bile başından sonuna kadar takip edemezdim. Arkadaşım bir bakıma haklı çıktı aslında... Zira Asude ve hikâyeleriyle tanıştıktan sonra, onun bir değil, birçok hikâyesini büyük bir tutkuyla takip etmeye başladım ve hala da ediyorum! O ve hikâyeleri farklıydı, bunu daha ilk paragraftan anlayabilirdiniz...
TUĞBA

Yazarımızı ilk hikâye yazmaya başladığı zamanlarda tanıdım... Okuduğum onun ikinci hikâyesiydi ve içinde beni çeken farklı bir şeyler olduğunu anlamak zor değildi. Bir kere okuduğum tarza çok benziyordu ve dizilerini çok sevdiğim Uzak Doğu kültürü üzerineydi, ama en önemlisi en baştan beri tüm yazdıklarında sizi sıcaklığı ile saran, yakınlarda bir yerlerde yaşayan hakiki birer dostu anımsatan karakterleriydi beni ona bağlayan.
SUEDA

Asude’nin kaleminde bize ait duygular sevgi, aşk, tutku, acı, ayrılık o kadar güzel yazıya dökülmüş ki siz onu kafanızda çok güzel resmedebiliyorsunuz.  Okurken bazen oradaki bir karakterin kılığına bürünüp acı çekiyorsunuz bazen de mutluluğun en yüksek derecesini hissediyorsunuz. Hikâyelerde verdiği hislerden sonra bir insan olarak da bambaşka biri... Okurlarına karşı sıcak, sevecen ve anlayışlı... Birçoğumuzu yakinen görmemiş olsa bile sanki yıllardan beri tanıyormuş gibi yaklaşıyor. Bu da onun farklılığını gösteriyor.
MERVE

Hikâye sayfalarında face hikâye âleminin 1 numarası Yamuk Prenses ve Babam İflas Edince hikâyelerine hep denk gelirdim ama okuyamadım bir türlü. Daha sonra biricik yazarım Asude'nin doğum günü münasebetiyle ona ithafen yazılan mektuplara da denk gelince artık farz olmuştu birde kendi sayfasını bulunca okumazlık edemedim. Sonra Pabucumun Ajanı hikâyesiyle küçücük bir düğmenin peşinden Üstüner Holding'e giren Deniz kızımızı takip ederek Uranüs'e kadar gittik.
NEŞE

İnternette karşıma çıkan bir hikâye ile tanıdım onu, hatta çok tuhaf bir durumdu çünkü takip ettiğim birçok yazarı gölgesinde bırakacak kurgular ve cümleleri vardı... Asude'yi ilk okuduğum günden beri bir yazar olarak gördüm ve Gül ve Avcı kitabıyla bu fikrim hayat buldu. Üstelik okurlarıyla iletişimi, diyalogu ve mütevazı tavrı ise onu eşsiz kılan başka bir yönü… Hep söylediğim gibi; "Söz konusu Asude'yse gerisi hikâye…"
SÜMEYRA

Öncelikle hikâyelerde kullanılan resimlerle dikkatimi çekti Asude. Yamuk prenses hikâyesi ise benim ilk göz ağrım. Daha sonra ilk bölümü okur okumaz takılıp kaldım. Onun hikâyelerini okuduğumda gerçekten bilmediğim pek çok şeyi öğreniyorum ve bana araştırma imkânı doğuyor. Tarihi hikâyelerin insanı derin düşüncelere sevk ediyor. Aşk, sevgi, acıma ve en önemlisi olan merhamet duygusu... Bunların hepsini barındırıyor hikâyeleri…
BÜŞRA

Sanal ortam, sosyal medya yayınlarının gözümde bir ciddiyeti ve ehemmiyeti yoktu. Ancak tatlı yazar Asude bu algıyı kirdi bende! Yazımı oldukça iyi, kurgular verilen emeği sonuna kadar gösteren cinsten... Öyle de uzun yazıyor ki bunlara hikâye demek biraz hafife almak demek nazarımda.  Efenim Asude yazımı, kurgusu, emeği bakımından gerçek bir emektar ve önemli bir yazar adayı. Şu anda 'çok satan' diye addedilen birçok yazar lakaplılardan bile çok önde! Onlardan katlarca fazla hak ettiği bir unvan bence...
AYŞE

Asude Hikâyelerle tanışalı yaklaşık iki yıl oldu. İlk okumaya başladığım hikâyesi Yamuk Prenses ve kesinlikle eşi benzeri olmayan manyak bir hikâye… Okumaya başladığım gibi hemen arkadaşlarıma şiddetle tavsiye ettim. Sonra hızla devamı geldi bir solukta diğer hikâyeleri okudum. Asude çok yetenekli bir yazar, duyguları okuyucuya birebir aktarıyor, okurken olayların içinde buluyorum kendimi. Bazen sinirden, bazen kıskançlıktan çatlıyorum Asude'nin odun, muhteşem derecede öküz, âşık ve şiddetli erkeklerine bayılıyorum.
SEVİM

Sanal âlem deyip geçmeyin burada bizim bambaşka bir dünyamız var; kederlendiğimiz anda açılan bir kapı çoğu zaman mutlu eden arkadaşlıklar kazandığım bir âlem burası. Asude her alanda özgün bir şekilde yazabiliyor;  tarihi, komedi, dram hepsinden… Ve hikâye örgüsünü mükemmel kuruyor, merak ettiriyor cümleleriyle büyülüyor ve bağımlılık etkisi bırakıyor. Sonra onunla tanıştım.  Genelde sessiz okuyucularındanımdır pek yorum atmam ama o beni tanıyordu işte kalbimi ikinci kez açması böyle oldu.
ESRA

Asude’yi bulup hikâyeleri incelediğimde en başta önyargılıydım. İlk boş anımda hikâyeleri okumaya başladım. Okudukça bağlandım ve önyargılarımın ne kadar boş olduğunu anladım. Geceleri uyumuyor başladığım hikâyeyi bitiriyordum. Yazılan tüm anları sanki olayın içindeymiş gibi yaşadım, aşkı iliklerime kadar hissettim diyebilirim. Yabancı yazarların aşk romanları severek takip ederdim ama bu hikâyelerden ve çıkan romandan sonra açıkçası Asude benim için onları solladı. Kendisiyle yüz yüze görüşme gibi bir imkânım olmamış olsa da onu sevdiğimi ve beğendiğimi de belirtmek isterim. Tanımayanlar hemen tanısa iyi yapmış olurlar.
SÜMEYRA

Asude'nin hikâyeleriyle bazı sayfalar aracılığıyla tanıştım ve ilk okuduğum günden beri de hikayelerini, romanlarını elimde kitap şeklinde okumayı hayal ediyordum. İlk satırlarından beri profesyonelliği elden bırakmadığı için, samimi satırlarıyla beni büyülediği için ve her zaman kalbimize hitap ettiği için satırlarının müptelası oldum zamanla. Her dakika yazsa okumaktan bıkmayacağım bir kalem Asude. Umarım hep yazar, her zaman bizimle olur ve inşallah Ajan serisi tez zamanda gelir. Tuna ve Deniz'i büyük bir merakla bekliyorum!
MERVE

Yaklaşık iki yıldır okuyorum. İlk başladığım dönmelerde her şeyi okuyordum fakat daha sonralar Asude’nin hikâyelerinden sonra çıtam yükseldi ve şuna inandım herkes hikâye yazabilir ama herkes o karakterlerin duygularını yansıtamaz. Şimdi sadece hissedip içinde yaşadığım hikâyeleri okuyorum ve bunlar bir elin beş parmağını geçmiyor.
SULTAN

İki yıl kadar önce mezun olmanın sevinci ve yeni bir hayatın is yaşamının kasvetinin  arasında sıkışıp kalmışken tanıştım ben Asude ile... Başlarda günlük stresimi unuttuğum büyülü bir dünyanın kapılarını bana açan hayal gücüyle gittikçe doyamadığım bir kalem oldu. Ve artık en azından o vazgeçemediğim hayal gücü harika bir kitabin içinde her satırında beni içine çağıran bir dünya oldu.. Her yeni kitap farklı bir gezegen olacak benim için ve bu büyülü alemin Uranüsünü büyük bir heyecanla bekliyorum
ECE

Asude ilk okuduğum andan beri kitap çıkarmalı bu kız dediğim ve hep takdir ettiğim, zamanla dostumda olan, vazgeçilmez yazarım. Başarısıyla gurur duyuyorum. Asude zaman geçirmek için okunacak yazarlardan değil. Ben onu okumak için özellikle zaman yaratıyorum ve en yoğun anlarımda bile, her şey geri planda kalıyor. Onu okurken nasıl hissettiğimi söyleyemem çünkü okumuyor adeta yaşıyorum. Karakterler arasında geçen her olayın izleyicisi, sözlerini kulaklarımla duyan yan tarafındaki insan gibi oluyorum.
AYŞE





16 Kasım 2013 Cumartesi

Konuşan Kitaplar ile Blog Turu - Araf || Kitap Yorumu





Bir konuşan Kitaplar Blog turundan merhabalar. Bu sefer, Tatlı Bela serisi ile sevilen Jamie McGuire'in fantastik türde yazdığı Araf kitabı ile devam ediyoruz. 


Açık söylemek gerekirse kitabın başlarında kitabı çok sevdiğimi söyleyemem. Hiç özgün gibi gelmemişti. Gizemli bir çocuk, garip güçleri var, yakışıklı. Hangi genç kız buna karşı koyabilir ki? Tanıdık geldi değil mi? Başlarında okurken "Güzel yazıyorsun, akıcı yazıyorsun da özgün değilsin." diye bayağı ağır eleştirdiğimi hatırlıyorum. Hatta kızın çocuğua aşık olması da zorlama gibi gelmişti. Tıpkı fantastik öğelerin de zorlama olduğu gibi. Ama sonra bilmiyorum ne oldu ama yazar bence erkek karakterlerin aşkını çok güzel anlatıyor ve benim gibi romantik biri için nasıl güzel bir nimet anlatamam. Travis'in Abby'e söylediği cümleler nasıl içimi ısıttıysa Jared'ın cümleleri de o derece ısıttı. Aşık ve gizemli erkeklere karşı sanırım zaafım var :D 


Nina'ya genelde sinir olsam da -kim olmadı ki?- yazarın akıcılığı ve aradaki aşkın anlatılması açısından cidden çok beğendiğim bir kitap oldu. Şimdi böyle yazınca kitabı beğenmedim gibi görünüyor ama aslında sevdim, dediğim gibi yazarın kalemi eve duyguların rengi kitapta tam istediğim gibiydi. Ayrıca kapak da çok ilgi çekici, Yabancı yayınlarına bunun için teşekkür ediyoruz.




30 Ekim 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar İle Blog Turu - Yıkılan Krallıklar || Yorum







Fantastik severlere müjde! Artık tutkunu olabileceğiniz yepyeni bir seri var; Yıkılan Krallıklar. Bütün asaleti, büyüsü, efsanesi, kanlı savaşlarıyla geliyor. Çok şaşalı bir başlangıç yapmışım ama ne diyeyim hoşuma giden bir kitaptı. İçinde anlatılan, mitolojik diyebileceğim efsaneleriyle beni fethetti önce. Çünkü bence kitaba tadını tuzunu veren o hikayelerdi. Seriye de yön veren o hikayeler olacak.



Bir önceki yazımda Yıkılan Krallıklarda büyüyü, efsanelerin bir kısmını ve krallıkları anlatmıştım. Kısaca; Mitika üç ayrı krallıktan oluşan İngiltere büyüklüğünde bir toprak. Paelsia; topraklarında neredeyse sadece üzüm yetişen ve halkının çok yoksul olduğu bir ülke. Hiç kimse yardım eli uzatmadığı ve bu hallerine terk ettiği için kızgınlar. Limeros; toprakları gittikçe soğuyan, güneşin az görüldüğü ve dünlerine aşırı bağlı bir ülke. Auronos'un zenginliğini kıskanıyor. Auronos; ülkedeki en iyi topraklara sahip, zengin refah içinde bir ülke. Diğerlerinin yaşadıklarına gözlerini kapamış, nelerin yaklaştığından habersiz. Üç kral; Kanlı, Büyücü, Cesur. Üç krallık; Donmuş, Yoksul, Zengin. Güçlü bir büyücü, efsanevi kayıp kristaller ve bunlara sahip olmak isteyen ölümlü ve ölümsüzler. Adaletin olmadığı yerde önce savaş çıkar.

Kitabın konusunu ve yazarın kalemini sevdiğimi söyleyebilirim. Akıcı bir kitap olmasına rağmen ben uzun zamana yayarak okuduğum için kitaptan biraz korktum. Ve karakterler olarak, en çok Cleo'ya yakın hissettim sanırım. Kitap ile en büyük sorunum kapak kartonunun dandikliğiydi. Bu kadar yumuşak kapakları sevmiyorum. Bir de öğrenci olduğumuzdan sürekli çantalarda geziyor. Ama kapak çok güzel, içeriği de iyi anlatıyor.


28 Ekim 2013 Pazartesi

Konuşan Kitaplar Blog Turu - Yıkıllan Krallıkların Büyüsü



Merhaba hepinizee! Fantastik diyarlarda yepyeni, sihirli ve kanlı bir gün daha. Klasik. Bu sefer Dex'in fantastik kitaplarından Yıkılan Krallıklar'ı turumuza konuk ettik, ve ben açıkçası çok sevdim. Şimdi Yıkılan Krallıklarda büyü neymiş nasılmış yazarın bize gönderdiklerine bakalım.


Mitika topraklarındaki ve Yıkılan Krallıklar dünyasının tümündeki sihir zaman içinde giderek kaybolmuş; artık sadece çocuklara anlatılan aptalca hikayelerde yer alacak hale gelmiştir. Bir milenyum kadar bir süre sadece efsanelerde var olmadığına dair elle tutulur bir kanıt görülmemişti. Elementia adındaki bu sihir ateş, su, hava ve topraktan gelmektedir. Kendini cadı sayanlar vardır ve bu elementlerden bir ya da ikisini kullanabilmektedirler. Cadıların, ölümlü dünya dışında yer alan ve Mabet adı verilen yerde yaşayan, ölümsüz varlıklar olan Gözcüler’in dölleri olduklarına inanılmaktadır. Bu ölümlü cadılar sihirlerini kan dökerek güçlendirebilirler; ne kadar büyük bir kurban sunulursa güçleri o kadar fazla olur… Kısa bir süre için. Şimdi, yeniden doğan bir büyücünün varlığına dair bir kehanet söz konusuydu; bin yıldır benzeri görülmemiş bir büyücü. Dört elementi de kendi isteği ile çağırıp, yönlendirebilen bir büyücü.
Ve bir de Kindred efsanesi vardı; Elemetia’nın kaynağını taşıyan dört kristal. Hem Gözcüler hem de bu hikayelere inanan ölümlüler bunun gibi bir güce ve sihrin kaynağına sahip olabilmek için peşine düşmüşlerdi.

Bir de kitabın içinden minik bir parçamız var hem yazarın kalemini hem de Yıkılan Krallıklar'da büyüyü görebilirsiniz. Küçük bir spoiler var içinde, eğer sorun etmezseniz.


Elini, Magnus'un yaralı yanağına koydu. Ağabeyinin tenine değen teni ısınmaya yumuşak beyaz bir ışıkla ışıldamaya başlamıştı. Isı yükselirken, Magnus, Lucia'nın masmavi gözlerinin içine bakıyor,geri çekilmemek için direniyordu. Canı yansa da, kıpırdamadan durdu. Lucia en nihayetinde elini çektiğinde, Magnus dokunduğu yanağın -çocukluk yarası dışında- ne denli pürüzsüz olduğunu hissetti. eni açılan derin tırnak izleri kaybolmuştu. Lucia, toprak büyüsünü kullanarak kendisini toprak büyüsüyle iyileştirmişti.





23 Ekim 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar ile Blog Tur -Umutsuz || Yorum



İtiraf ediyorum afişimizi o kadar sevdim ki her postun başına koyacağım utanmasam. Neyse siz onu bunu geçin de ne güzel bir tur oluyor değil mi? Harika bir kitap -okumadıysanız OKUYUN- bir sürü bir sürü blog, bir sürü etkinlik. Ben takibi şaşırdım he.






Kitap diğer yazıda da bahsettiğim gibi kitabın konusunu okuduğumda bana ilgi çekici gelmemişti. Ama kitap beklediğim gibi bir konuya sahip değildi ve ayrıca tahmin edilebilir olmasına rağmen sizi içine çeken orada evire çevire duygu karmaşası yaşatıp aniden atıveren bir tarzı var. Bazı yerlerde nasıl tepki vermişim bilmiyorum ama annemin gelip "ne, noldu yine? Çok mu güzel? Ben de okuyacağım, bana ver" demesine yol açtı. 


"I live you, Sky. I live you so much."
(Orijinal hali daha güzel geldi gözüme.)


Ben konusu size anlatmak istemiyorum, siz ilk sayfalarından itibaren kitabı yaşıyorsunuz. Sky'ın rahatlığı hoşunuza gidiyor, Six ile aralarındaki diyaloglara gülüyorsunuz, Holder çekiciliği karşısında nefesiniz tıkanıyor, Sky ile aralarındaki çekimde ve gerginlikte teniniz karıncalanıyor ve siz hepsini bir seferde içinize çekmek istiyorsunuz. Dediğim gibi kitabı okumuyor, resmen yaşıyorsunuz. Basit bir gençlik kitabı gibi görünürken içinde aşktan, nefrete, affetmeye, ihanetten arayışa her şeyi yazar içine koymuş. Bir yerde ah lütfen onu öyle olmasın :( diye isyan etmiştim. Kitabı Holder'ın gözünden de okumak istiyorum, böyle aşık, ukala ve korumacı çocuklara karşı bir zaafım var, kabul ediyorum! :D Artık haremimize bir şanslı genç eklendi, vatana millete -en çok bana HAHAHAH- hayırlı olsun :D


"Okumayı sever misin? diye sordum. Uzanıp kitabı sırt çantasından çıkardım ve karşısındaki sandalyeye oturdum. "Türü ne? Lütfen bilim-kurgu olduğunu söyleme." Sandalyesine yaslanıp bir şey kazanmış gibi sırıttı. Belki de kazanmıştı. Hala karşısında oturuyordum öyle değil mi? "Kitap güzel olduğu sürece türünün ne olduğunun önemi var mı?" diye sordu.


18 Ekim 2013 Cuma

Konuşan Kitaplar blog Turu - Umutsuz || Yabancı Bloglar Ne Demiş?





Biliyor musunuz bilmem ama -ben bilmiyordum!- Umutsuz yurt dışında çıktığında çok ses getirmiş. Ben mesela ilk baktığımda konusuna çok da çekici gelmemişti kitap. Okurum ama ne kadar hoşuma gider bilmem havasındaydım. Daha sonra yabancı bloglardan araştırdım ki bunların kimisi çok tanınmış kimisi senin benim gibi normal bloglar -:D- aşırı beğenilmiş. Abartmıyorum, cidden. Bence siz de okuyun ve abartıp abartmadığıma karar verin.


Bu hikaye bana dokundu, beni etkiledi, hoşuma gitti ve beni harap etti ve ben hikayenin her dakikasına aşık oldum.

Totally Booked


Onlar güldüğünde ben de güldüm, onlar ağladığında ben de ağladım ve sayısız kez sayfaların içine girip onları ciddi şekilde tekmelemek istedim.

Bloody Bookaholic


Her kelime, her cümle, her sahne hayalinize öyle canlı konuluyor ki ve siz orada olayları bütün açıklığıyla izliyorsunuz.

Aestas Book Blog


Bu kitap bana çok içten bir şekilde dokuldu ve size gururla söyleyelebileceğim tek şey - KESİNLİKLE okunmalı. Çünkü bu kitap kalbi atan herkes ile duygusal bir bağ kurabilir! 

Book Gossips


Yıldızlı bir gecede gökyüzüne bakın ve yıldızları sayın - İŞTE bu kitabın hak ettiği yıldız sayısı olacaktır.

Natasha is a book junkie


Umutsuz benden bir parça götürdü ama o parçayı sonra geri verdi. Her zaman benimle kalacak olan bir parça..

Tough Critic Book Review's


Bu kitap ilk sayfasından sonuna kadar her kelimesini, her anını, her etkisini hissettiriyor.

The Book List Reviews



Demiştim ama değil mi! Bu arada artık koccaman bir tur olduk ve birbirinden güzel turlarımız devam edecek!

14 Ekim 2013 Pazartesi

Kitap Dostları ile #7 Blog Tur - Korkak ve Canavar İnceleme



Merhabalar efenim, Ekim ayında dur durak bilmiyoruz, hiçbirimiz! Bu sefer Türk yazarlarından biriyle karşınızdayız, ilkk Türk fantezi edebiyat yazarı Barış Müstecaplıoğlu'nun Korkak ve Canavar'ı.


Şöyle söylemeliyim ki daha ilk sayfalarından -ciddiyim!- beni kendine aşık etti. Zaten konusu ve yazımıyla çok sevdiğim roman adı gerek adı gerek de kapağıyla çok uyumlu olmuş. Yeni basımını çok sevdim. Çoğu insanın ön yargı ile yaklaştığı türü bir de Türk yazar'dan duyunca iyice bir soğuma oluyor, şahidim. Ama alanların hayran kaldığına da şahidim çünkü yazarın güçlü bir hala gücü var. Mesela böyle kitaplarda betimlemelerle ortamı karakterleri anlatan kitaplardan farklı olarak direk olayların içine dalıyorsunuz. Yepyeni ve keşfedilmemiş bir dünya getiriyor önünüze, alın doya doya keşfedin diyor. Perg'den Öte Diyarlar'a, Prom'lar dan gerf kedilerine koşarken yerinizde duramıyorsunuz zaten.

Kimse sadece iyi değildir. Kimse sadece kötü değildir. Bir savaşı bitirmek kahramanlıksa, buna kendinle barışarak başla! 
Tho-en Kurme, Atalar 7.söz


İlk başta Canavar'ımınız hikayesi ile başlıyoruz. Lanetli denilen tünelin hayatına iki defa girmesiyle Asherta'nın Bekçisi haline gelen Leafod, ondan kurtulduktan sonra hayatına sakince devam edebileceğini düşünüyordu. Ta ki köyünden korkaklığı yüzünden kaçan Guorin ile karşılaşana kadar. Kitaba adını veren iki karakterimizi böylece tanıyoruz. Neler ile karşılaşacağından habersiz dost olan ikilimize karşılaşacakları yerlerde yol gösterebileceğini düşündüğümüz büyücü de dahil oluyor. Öte diyarlardan gelmiş korkunç bir kitap, Tshermon'un kitabı, bunun büyüsünde kalmış bir lord, çıkan muazzam savaş, birbirinden ilginç yaratıklar hepsi yazarın hayal gücünden kopup iki elinizin arasına giriyor.


Yazar Tanıtımı



Barış Müstecaplıoğlu, 1977'de Kocaeli'nin İzmit ilçesinde doğdu. Yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nde tamamladı. Hikaye ve roman eleştirileri Varlık, Alt yazı, Kitap-lık, Radikal Kitap gibi dergilerde ve çeşitli gazete eklerinde yayımlandı.
1995'te İstek Vakfı Mezunları İffet Esen Öykü Ödülü'nü kazandı. Türkiye'nin ilk fantastik kurgu dizisi olan Perg Efsaneleri'nin başlangıç romanı Korkak ve Canavar ve devam kitabı Merderan'ın Sırrı 2002'de, üçüncü romanı Bataklık Ülke ise Ocak 2004'de yayımlandı.
Tanrıların Alfabesi, dört romandan oluşan Perg Efsaneleri'nin son kitabı oldu.

Perg Efsaneleri serisini tamamladıktan sonra, birey olmak ve anlam arayışı üzerine Şakirdisimli bir roman yazan Barış Müstecaplıoğlu, bu kitabın ardından sokak çocuklarını ve onları kullanan suç örgütlerini işleyen bir polisiye olan Kardeş Kanı'nı kaleme aldı.  2009'da 14.yüzyılda yaşamış gizemli şamanist ressam Mehmet Siyah Kalem'in eserlerini odağına alan "Bir Hayaldi Gerçekten Güzel" isimli romanı yayınlandı. Son eseri, Perg Efsaneleri tarzında bir fantastik kurgu romanı olan ve yeni bir serinin müjdesini veren Şamanlar Diyarı oldu. Bu kitapla Mehmet Siyah Kalem'in çizdiği yılan kuyruklu esrarengiz yaratıklara bir isim, bir ülke ve bir tarih yarattı.
Çeşitli çalışmaları yurt dışında yayımlanmış bir çizer olan Engin Deniz Erbaş'la birlikte resimli bir çocuk kitabı hazırladı. Bu kitapta Doğu ve Anadolu masallarının, efsanelerinin karakterlerini modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlayıp fantastik bir çocuk öyküsünün içine kattı. Gökyüzündeki Ülke isimli bu kitap 2008 Nisan'ında yayımlandı.
Romanları dışında İstanbul Hikayeleri ve 1002.Gece Masalları gibi çeşitli öykü seçkilerine de katılan yazarın bir cinayet öyküsü, 2008'de Amerika'da Akashic Books tarafından hazırlanan İstanbul Noir isimli bir seçkide İngilizce olarak yayımlandı. Bu kitap aynı sene Türkiye'de Everest Yayınları tarafından da basıldı.
Yazarın çeşitli öykü ve romanları bugüne kadar İngilizce, Lehçe, Romence, Bulgarca, Çince, Arapça dillerine çevrildi. 2013'de Sırpça, Almanca ve Hintçe dillerinde de yayınlanacaktır.
2012'de, Fantazya ve Bilim kurgu Sanatları Derneği'nin (FABİSAD) kurucuları arasında yer aldı.
Barış Müstecaplıoğlu, yazarlık hayatında farklı farklı türlerde eserler vermeye, kendini tekrar etmekten kaçınmaya özen gösterdiğini ifade ediyor. Ayrıca Türkiye'de daha önce yazılmamış ya da az yazılmış türlerde eserler vermeyi, daha önce işlenmemiş konuları işlemeyi seviyor.







Kitap Tanıtımı


Eserleri 8 dile çevrilen ve özellikle Çin'de büyük bir ilgi toplayan Barış Müstecaplıoğlu'nun Perg Efsaneleri serisinin ilk romanı Korkak ve Canavar, Türkiye'de fantastik kurgu edebiyatının da ilk romanı. Günümüzde bir klasik olan bu eser, hayal gücü ile insani duyguları buluşturma başarısıyla birçok okulun edebiyat derslerinde okutuluyor.

Bize yeni bir diyarı keşfetmenin tadını yaşatırken, aslında insanın kendini keşfetmesini anlatan Korkak ve Canavar'da, sıradışı kahramanlarımız Leofold ve Guorin'in sürprizlerle dolu yolculuklarına eşlik ediyoruz. 

Perg Efsaneleri, bizden farklı olanı, farklı görüneni ve farklı yaşayanı sevebilmek üzerine yazılmış en güzel öykülerden biri...

Konuşan Kitaplar #17 Blog Tur - Kır Çiçeği Tepesi || Yorum



Nereden başlayacağım bilmiyorum ama kitabı bu kadar seveceğimi tahmin etmediğimden başlamalıyım. Kitabın ilgimi çeken ilk yanı içinde İskoçya ve Avustralya geçmesiydi, ikinci yanıysa kapağıydı. İskoçya'nın neredeyse sadece isim olarak geçmesi beni üzse de kabul ediyorum iyi ki okumuşum diyorum kitabı!

"Çok üzgünüm. Ağlamak istememiştim."
"Göz yaşları hiçbir zaman bizden izin almaz."

1920lerin sonları 30lu yıllarda başlayan hikayemiz metres ya da kaçamak olarak adlandırabileceğimiz Beattie'nin hamile kalması ile başlıyor -sayılır- Şimdi eskisi kadar büyük bir sorun olmasa da o zamanlar evli birinden çocuğunun olması genç bir kız için büyük bir sorun, evden atılmasına kadar gidiyor. Henry -hamile kaldığı kişi- başta yanaşmasa da bir şekilde Beattie'yi buluyor ve gemiyle Avustralya'ya kaçmaya ikna ediyor. Bekledikleri gibi orada iş bulup güzel bir evde yaşayıp çocuklarıyla mutlu olmuyorlar tabii. Henry kazandıkları parayı içkiye kumara yatıran biri oluyor ve Beattie evde çocuğuna bakan, mutsuz biri haline geliyor. Artık daha fazla dayanamayan Beattie Henry'den kaçıyor ve kitabın önemli ve sürükleyici kısımları buradan sonra başlıyor.

İki çeşit kadın... Bir şeyler yapanlar ve kendine bir şeyler yapılanlar...

Bir başka karakter olarak Emma'dan bahsediliyor. Beattie'nin torunu, harika bir balerin, yakışıklı bir sevgilisi var ve çok sevdiği Londra'da yaşıyor. Ne kadar güzel bir tablo dediğiniz için şom ağızlılığız tutuyor ve bütün hepsi bir anda kırılıp gidiyor. Sevgili terk ediyor ve bir gün prova yaparken dizi sakatlanıyor! Spoiler değil! Annesinin ısrarlarıyla Sidney'e geri dönüyor ve orada büyükannesinden miras kalan Kır Çiçeği Tepesi çiftliğine gidiyor. Orada büyük annesinin sırlarını öğrenirken kendi hayatını da çözümlüyor. Ve biz Beattie'nin nasıl bu kadar zengin olduğunu, kalp kırıklıklarını, cesaretini görüyoruz.

Ve bir daha asla kendine bir şey yapılmasına izin vermeyecekti.

Yaşadığı dönemdeki renk ayrımının ne kadar şiddetli olabildiğini, dedikoduların nasıl itibar yıkabildiğini, genç ve bekar kadınlara hangi gözle baktıklarını çok iyi yansıtmış yazar. Nasıl hayatın anında yön değiştirebildiğini de. Cidden ilginç bir şekilde çok sevdiğim bir kitap haline geldi. Hele o merak ettiren sonunda çıldırdım! Arkadya yine kapağı, yayını ve konusuyla harika bir kitap çıkarmış. Birinci yaşını kutluyorum!

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Charlie.
"Bütün dünyayı unutup birbirimizi seveceğiz." diye yanıtladı Beattie