Melekler Zamanı, sonu mutlu biten, hüzünlü bir aşk hikayesini anlatıyor.
Bu aşk hikayesinin erkeği, terk edilmişlik, sevgisizlik, yalnızlık, özellikle çocukken ayrılmak zorunda kaldığı kız kardeşine beslediği amansız özlemle ruhsal yönden çökük, alkol bağımlısı, intihar eğilimli, görüntüde var olan ama içsel olarak ölü bir erkek. Hayatındaki yıkımlar, henüz dokuz yaşında bir çocukken başlamış. Çocukluğu ve gençliği acılar içinde geçmiş. Hikaye, bu erkek karakter üzerine iki zamanlı olarak anlatılıyor. Bir yanda bu gününü… diğer yanda dokuz yaşından itibaren bu güne kadar neler yaşadığını anlatıyor. Çocukluğunda babası tarafından kökten dinci, militan yetiştiren bir kampa gönderilmiş. Sonrasında oradan kaçmış, ailesi tarafından reddedilmiş. Ardından ölüm kararı çıkmış. Bütün bunlardan babasını sorumlu tutuyor. Onlarla bağlarını koparırken, aynı zamanda inançlarını da reddediyor.
Bugün ile başlıyor hikaye. Adam Datça’da bir otel işletiyor. Bir gün, adamın oteline iş başvurusu yapmak için yola çıkan ve henüz otele varmadan, Datça yolunda adamı tesadüfen gören ve gördüğü an etkilenmeye başlayan, sonrasında adama hızlı bir şekilde ve geriye dönüşü olmadan aşık olan Nesil giriyor hikayeye. O andan itibaren adamın da, kızın da hayat seyri değişmeye başlıyor. Adam, kızı boğulmak üzereyken denizden çıkarıyor, hayatını kurtarıyor. Ve O kız, adamın hayatı boyunca kendisi için istediği tek şey olan ve “melek” olarak nitelendirdiği bir bebek veriyor ona. Adam o bebeği bir mucize olarak nitelendiriyor, çünkü adamın tıbben çocuk sahibi olması mümkün değil. O bebeğin gelişiyle birlikte, adam değişmeyi, normal biri gibi yaşayabilmeyi hayal etmeye başlıyor. Sahip olduğu bebeği, kendisinin yaşayamadığı çocukluğunun yerine koymayı ve o bebekle birlikte içinde ölmüş olan çocuğu da büyütmeyi çok istiyor. Ancak bunu istemek yeterli olmuyor. Çünkü, kız ve bebek hayatına girdiğinde, o dibe batmış durumda. Yine de, kız sayesinde, kaderi değişiyor. Alkol tedavisi oluyor. Yeni bir başlangıç yapıyor sevdikleriyle birlikte. Bütün bu süreç içinde aşka sağır yüreği de, kıza aşık oluyor.
Alkol tedavisi gördüğü klinikte, geçmişini, hayatındaki yıkımın başladığı ilk günden itibaren kaleme alıyor, yazıyor. Döndüğünde, kıza veriyor. Onları okumasını ve onu tanımasını istiyor. Artık iki kimlikli bir adam olmak istemiyor. Bugünkü adı Barlas olan adamın aslında Yusuf olarak dünyaya geldiğini kız da öğrenmiş oluyor böylece. Kız her şeye rağmen, adamı sevmeye devam ediyor. Ondan vazgeçmiyor.
Datça sırtlarında, otelinin az ötesinde, deniz gören bir tepede yaşayan bu adamın, sevdiği kadın ve oğluyla birlikte yeni bir hayat kurması da mutlu olmasına yetmiyor. Geçmiş, iç dünyasındaki huzursuzluklar bir türlü yakasını bırakmıyor. Ablasına beslediği o amansız özlem onu mutsuz etmeye devam ediyor. Reddettiği inançlarının boşluğu içini kemiriyor. Nihayetinde, tövbe ediyor, inançlarına sımsıkı sarılıyor. İçindeki çocuk Yusuf’la barışıyor bir anlamda. Ruhu huzur buluyor.
Ablasına duyduğu özlemi ise, onu hayata döndüren o kız.. yani artık karısı olmuş olan Nesil, bitiriyor. Gidip sevdiği adamın doğduğu yerlerde ablasıyla görüşüyor. O’nu getiriyor ve 25 yıllık ayrılığı ve özlemi sona erdiriyor. Nesil hikayede, Barlas’a her yönden hayat veren kadın oluyor. Bir anlamda, Barlas’ı da yeniden doğuruyor.
Fatma Erdek'in kitabı ağustos ayında Ephesus etiketiyle raflarda yerini alacak! Ön taslak olsa da ilk basımdan çok daha güzel bir kapak olmuş bence.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder