Ruhsuz - Jodi Meadows
Dex
341 sayfa
Çeviri: Taylan Taftaf
Puanım: 5/3,5
Kitap genel itibari ile hoştu, elime aldığım an bitti. Sadece yazarın cümleleri biraz rahatsızlık vericiydi. Kısa kısa cümleler vardı, duygu değişimlerini anında yaşıyorlardı ve daha birine alışamadan hemen farklı bir konuya geçiyorduk. Bir de bölümlerin arası da bana biraz ayrık gibi geldi. Ama diğer kitaplarında anlatımını düzelteceğini düşünüyorum.
Konusu ise,
Dünyada yaşayan bir milyon kadar ruh var. Bunların hepsi ölüp yeniden doğuyorlar. Bir ruh tarayıcısıyla her yeni doğan ruhun kim olduğunu öğrenebiliyorlar. Ta ki Ana'ya kadar. Ciana adlı bir ruhun doğumu beklenirken Ana doğdu. Bunu üzerine babası onları terk ediyor ve Ana annesi Li ile yaşamaya başlıyor. O kadar da kötü olmayabilirdi, tabii Li Ana'dan bu kadar nefret etmeseydi.. Li sürekli onun bir ruhsuz olduğunu, hiç doğmaması gerektiğini ve ondan utandığını söylüyor. Kitap Ana'nın 18 yaşına girince Li'nin evinden ayrılıp ve kendisinin ne olduğunu bulmak için Kalp Şehri'ne gitmesiyle başlıyor. Gerçi istediği gibi bir yolculuk olmuyor. Yolda Hava Perilerinin saldırını uğruyor, Sam kurtarıyor Ana'yı ve tanışıyorlar. Sam, Li'den sonra ilk konuştuğu kişi olduğu için Ana başta alışamıyor ona. Herkesin Li gibi davranacağını düşünüyor falan.
Kitap boyunca Ana'nın ruhsuzum ben, duygularım olmaz deyişine sinir oldum. Ama tabi insan 18 yıl boyunca Li gibi biriyle yaşayınca ne düşüneceğini bilemiyor. Ana ve Sam arasındaki müzik aşkı bence çok güzeldi. Müziğe aşık biri olarak -kim değil ki- kitabın en hoşuma giden yerleriydi diyebilirim. .
Kitabın içindeki yaratıklara gelirsek neredeyse tüm mitoloji yaratıkları var gibiydi. Gerçi biz sadece ejderhalar ve hava perilerini gördük ama diğerlerinden de bahsediyorlardı. İki kere ejderhaların saldırısına tanık oluyoruz. Hepsinde de ilk yaptıkları gelip tapınağa saldırmak oluyor. Bu tapınak bembeyaz, çok yüksek ve hiç kapısı yok. Buraya geldiklerinden beri var ve kimin yaptığını bilmiyorlar. İçine giremiyorlar, ejderhalar da hiç zarar veremiyor ama denemekten vazgeçmiyorlar. Kalp şehrini ruhlar keşfettiğinde ki çok uzun zaman olmuş, bütün şehir onları bekliyor gibiymiş. Yaşamak için her şey var, sadece birilerinin gelip yerleşmesini bekliyor gibi duruyormuş. Ayrıca duvarlar nabız gibi atıyor ve dokununca bunu hissedebiliyorsun. Ana gibi ben de bu durumdan rahatsız oldum ama oradakilerin çoğu için önemli bir ayrıntı değil. Aslında anlatacak daha çok şey var, yazar yepyeni bir dünya yaratmış. Ama kitapta olanlar ile ilgili spoiler vermek istemediğimden burada kesiyorum. Kitaptan sevdiğim bir alıntı ile yazıyı bitireyim.
"Sam." Nefesim kesilmiş gibi hissediyordum. Ya da boğuluyormuş gibi. Belki de ikisinin arasında bir şey. Gene de Sam'in olduğu yerde durup beklediğini anladım. "Seni nasıl tanıyacağımı sormuştun."
Sessizlik.
"Seni her zaman tanırım."
Yorumunu tam okuyamadım spoiler yememek için ama bende almayı düşünüyorum acaba hayal kırıklığı mı sezdim kitapta ?
YanıtlaSilÇok spoiler vermedim aslında, sadece nasıl bir dünya olduğunu tanımladım gibi :D
SilHayal kırıklığı sayılmaz sadece yazar biraz acemi gibiydi, onu da diğer kitaplarında düzelteceğini düşünüyorum :D