28 Aralık 2012 Cuma

Kitap Yorumu - Ateş Serisi


     





Bu sefer bir seriyi yorumlayacağım. Çünkü kitapları bir solukta bitirdiğim için tek tek yorumlamaya vakit bulamadım, zaten bu sene ona pek vakit de bulamıyorum. Yayın hakları eskiden Epsilon’da olan ama sanırım şimdi Artemis’e geçen Karen Moning’in Ateş serisinden bahsedeceğim.

Seri, dünyada en çok sevdiğim yerlerden biri olan İrlanda’da geçiyor. Umursamaz ve rahat tavırları olan güzel, flört etmeyi seven MacKayla Lane, İrlanda polisinden gelen bir telefon ile güneşlenmesinin bölünmesinden hiç hoşlanmamıştı. Hoşlanmayacağı bir şey daha vardı, o da telefondaki polisin ablasının öldüğünü söylemek için araması. Kitap, Mac’in günlüğü bir nevi. En başta kitaptaki terimlerin açıklanması var. Sinsar Dubh, Fae, Mukaddes ve Melunlar, Sidhe-Kâhini. Ablası Alina’nın öldürülmesiyle intikam için İrlanda’ya giden Mac, garip şekilli yaratıklar görmeye başladığında bunların hayal olduğuna emindi. Çünkü ya öyle ya da delirmeye başlamıştı. Jericho Barrons ile tanışana kadar. Size bu adam hakkında ne söylesem bilmiyorum. İnanılmaz derecede çekici olduğunu ben bile hissedebiliyorum, ama teninden dışarı yayılan ben tehlikeliyim hissi ondan uzak dur diyor. Söylemesi kolay tabii. Gerçi başlarda kızımızın tipi olmadığından dolayı pek yakınlaşamıyoruz Barrons’a, bunda kendisinin de etkisi olmuyor değil. Ablasını öldürenin kim olduğunu bulmaya çalışırken aslında kendisi hakkında hiçbir şey bilmediğini fark ediyor Mac. Ablası acaba bir şeyler öğrendiği için mi öldürülmüştü? Sinsar Dubh neydi? Neden herkes onun peşindeydi? Hiçbir şeyden emin değilse bile emin olduğu tek şey vardı, ablasının katilini bulacak ve bu şehirden canlı kurtulacaktı.

O çağrı gelmeden önce, bir geleceğim olduğunu sanıyordum. Sonrasında ise gerçekte hiç bir şey bilmediğimi keşfetmeye başlamıştım.

Siz de sever misiniz bilmem ama ben hep Kelt ve Gal mitolojisini sevmişimdir. Periler, gizemli ayinler yapan Druid rahipleri ve İrlanda. Ama bu kitabı okudukça gerçekten var olmadıklarına seviniyorum. Kitapta yaratık betimlemeleri öyle iğrenç ve korkutucuydu ki –en azından benim için- artık karanlıklarda daha dikkatli olur oldum. Kelt mitolojisi ve kendi kültürünü harmanlayarak ortaya okunası ve pürüzsüz yazılmış bir kitap çıkarmış yazar. Ve yazarın en sinir bozucu özelliği kitapların sonunu öyle bir yerde bitiriyor ki e bu kadar da olmaz diyorsunuz. Bir sonraki kitap için yanıp tutuşuyorum ben şu an. Yayın hakları değiştirildiği için ne zaman çıkar bilmiyorum ama en kısa sürede çıkmazsa İngilizcesine başlayacağım sanırım. Ve bir de yazara küçük bir not: AZICIK AŞK GÖRMEK İSTİYORUZ!


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder