8 Haziran 2014 Pazar

Kitap Yorumu - Yürüyen Kentler



Yürüyen Kentler
Philip Reeve
ON8 Yayınları
352 Sayfa
Çeviri: Müren Beykan, Fulya Yavuz






Yürüyen Kentler serisi 2001 yılında Philip Reeve tarafından yazılmaya başlanmış, ülkemizde ve dünyada bakış açısıyla büyük etki yaratmış serilerden biridir. 4 Kitaptan oluşan seri raflara ON8 yayınları tarafından kazandırıldı. Gerek kapakları gerekse çevirisi ile serinin ilk kitabını okumuş olsam da henüz, gayet başarılı buluyorum. Özellikle iç kapağın gri renkli tasarımı kitaba ayrı bir güzellik katmış. Seri sırayla;
1. Yürüyen Kentler
2.İhanet Altını
3. Cehennem Makineleri
4.Karanlık Düzlük
bu dört kitaptan oluşmakta. Tüm kitapları yayımlanan serinin yazarı Reeve, 2002 Gold Nestle Smarties. 2003 Blue Peter Yılın Kitabı gibi birçok ödülü var.
Steampunk tarzında yazılmış kitap, uzak bir gelecekte 60 dakika savaşları sonrası bizim bildiğimiz dünya yok olmuş ve neredeyse tam anlamıyla tam zıt bir felsefeyle yeniden yapılandırılmış. Artık yerleşik kentlere garip -neredeyse korkunç- bakış açısıyla bakılacak bir dünyada kentlerden kasabalara bütün yerleşim alanları tekerlek üstünde “yürüyorlar.” Uzak bir gelecekte geçmesine rağmen tabiri caizse post-apokaliptik bir dünyada teknoloji eskisinden kötüdür. Sıcak hava balonlarıyla uçan uçaklar, kısa mesafe ile iletişime geçebilen telsizler gibi. Bu Yürüyen Kentler harfi harfine kent. Yani öyle düşündüğünüz gibi küçük bir şey değil. Bildiğiniz Londra şehrini altına tekerlek koyup yürütüyorlar. Devasa bir yapı ve her kent, kasaba yaşamak için bir başkasını yemek zorunda. Onları yakalayıp parçalara ayırıyorlar, malzemelerinden yararlanıyorlar, tarihi eserlerini koleksiyonlarına ekliyorlar ve insanlarını neredeyse acımasızca çalıştırıyorlar.
Predator-Cities-Mortal-Engines
Hikaye, Londra şehrini baz alarak başlıyor ve Londra eski görkemli günlerine dönmek için saklandığı yerden çıkıyor. Tarihçiler Locasından kendi halinde bir çırak olan Tom kendini, hayran olduğu baştarihçi Valentine’e suikast düzenleyen Hester Shaw ile birlikte buluyor. Kitabı türünden ayıran en büyük şey ise tabii ki kurgusu. Mahvedilmiş dünyada insanlığın, parçalanmış şehirlerle, üstü gizlenen gerçeklerle ve güç yarışıyla güce sahip olmaya çabalayanlarla dünyanın, ne kadar değişirse değişsin temelinden sapmadığını, sapamadığını görüyorsunuz.

Kitabın içinde aradığınız birçok şeyi bulabileceğinize inanıyorum. Çocuk kitabı diye düşünmek kesinlikle yanlış olacaktır zira içindeki alt yazı metinleriyle harika bir kurgusu var. Temposu hiç düşmüyor, sürekli bir şeylerin peşindesiniz. Yepyeni ve post-apokaliptik bir dünyayı hazmetmeye çalışıyorsunuz, sırlarından gerçeklerine kadar. Bu var olma savaşında bütün her şeyi değiştirebilecek bir sır ve yanlış seçimler ile okuyacağınız en güzel distopyalardan olacağını söyleyebilirim.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder