12 Ekim 2014 Pazar

Kitap Yorumu - Kralların Yolu








Kralların Yolu
Brandon Sanderson

Akılçelen Yayınları
912 Sayfa
Çeviri: Can Sevinç








“Sessizliğin üstünde, aydınlatan fırtınalar -ölen fırtınalar- aydınlatıyor üstteki sessizliği.”
Kralların Yolu, The Way of Kings, Brandon Sanderson’un 10 kitaplık serisinin ilk kitabı. Serinin iki kitabı okuyucuyla buluştu,  üçüncü kitap henüz basılmadı. Ülkemizde is Akılçelen Yayınları’ndan raflara kazandırıldı.
669e1d8aba482ef5b4b7f0b63c56872a
Uçurum şeytanı ile savaşan Dalinar
Çok katmanlı dokusu ile okuyucularından beğeni kazanan Kralların Yolu, iddialı bir Goodreads puanıyla da – 4.60 – kendini belli ediyor ve bu iddiasında da hiç haksız sayılmaz.
Kaladin, Shallan, Dalinar ve Szeth adında 4 ana karakter ile şekilleniyor kitap ve her birinin kendi hikayelerinin ana hikayeye olan katkılarıyla dolu dolu geçiyor. Zaten Sanderson bilindik bir dünyayı anlatarak hem kendi işini kolaylaştırmamış hem de bizimkini. Atomlarından başlayıp kendi epik fantastik dünyasını yaratmış ve bunu yaparken de görsellerle de desteklemekten çekinmemiş. Erkeklerin okuyup yazmasının ayıp karşılandığı, kadınların emin eli dedikleri ellerini kapattıkları evrende kendilerine ait argo cümlelerine bile sahipler.

“Doğrunun doğru olabilmesi için illa birilerinin, görünmeyen bir şeylerin, ilan etmesi mi gerek? İnanıyorum ki benim sadece kendi gönlüme uyan ahlakım, sadece cezalandırılmaktan korktukları için doğru davrananların ahlakından daha gerçek.”


Kitaptaki İlüstrasyonlardan bir örnek
Kitaptaki İlüstrasyonlardan bir örnek
Kitapta Harap ovalarda geçen savaşın da aslında günümüzdeki savaşlardan çok büyük bir farkı yok. Krallarının öldürülmesiyle intikam almak için başlayan savaşta aradan çok uzun zaman geçmesi ile birlikte yozlaşıp savaşan prenslerin, güç ve zenginlik arayışına dönüyor. Karşı tarafın bile kabul ettiği bu anlaşmanın çarpıklığını gören kişiler de İntikam Paktı’nı yok saydığı gerekçesiyle hor görülüyor. Roman da geçen 4 kişiden biri olan Dalinar da bunlardan biri. Yüce Prens dedikleri savaşan üst kademenin bundan çıkarı çok fazla hatta öyle ki köprücü diye adlandırdıkları bir grup sırf hızlı gitmek için yok pahasına gözden çıkarılıyor.
Yüce Fırtınalar ne zaman geleceği belli olmayan kitapta sürekli geçen fırtınalar. Zaten seri de adını bu fırtınalar ve fırtınalarda mücevherlere doldurulan ışıktan alıyor. Kitapta geçen diğer eşyalar canlılar ise zengin bir biçimde betimlenmesine rağmen kitapta birkaç tane illüstrasyon var ve siz bu sayede anlatılan Syl, Chul, Harap Ovalar’ın neye benzediklerini canlandırabiliyorsunuz. Kitap çok hacimli, büyük ve ağır. Yani dışarı çıkarken yanınızda taşımak zor oluyor, ben baya zorlandım açıkçası ve ilk denemeden sonra pes ettim. 900 kusürluk bir kitaptan da daha azını bekleyemeyiz zaten. Fakat bu kadar kalın olmasının dezavantajı olarak ilk birkaç yüz sayfada kitaba alışmak zor olabiliyor. Özellikle her şeye sıfırdan başladığınız için ve karakterler yerine oturmadığından hızlanamayan tempodan dolayı. Yine de betimlemeleri, ayrıntılı kültür tayinleri ve geri dönüşleriyle hem o dünyanın bir sakini hem de gözlemcisi gibi olacaksınız.


“Değer verdiğimiz şey nedir?” diye fısıldadı Akıl. “Yaratıcılık. Orijinallik. Yenilik. Ama en önemlisi… Vaktindelik. Korkarım ki sen çok geç kalmış olabilirsin benim şanssız, kafası karışık dostum.”

 Bu arada bir Sanderson hayranı seride geçen ve kullanana güçler veren, sahip olmak için savaş bile çıkarılabilecek olan Pare Kılıç’ının replikasını yapmış. Çok da güzel olmuş.
12-shardbalde SONY DSC

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder