Kitap elime geldiğinde açıkçası tam olarak emin değildim ne beklediğimden, fakat dizisinden bu kadar farklı olmasını beklememiştim. Dizi ilk göz ağrım olsa da kitap da kendi çapında gayet başarılıydı bence. Karakterlere alışabildim ki bazılarına -Wells!- ne kadar uyuz olduğuma bakarsak yazarın bu noktada gayet başarılı olduğunu düşünüyorum.
Hikaye dört farklı karakterin perspektifinden aktarılıyor, Clarke, Bellamy, Wells ve Glass. Kısa kısa bölümler ile çoğu olaya farklı karakterlerin gözüyle daha geniş açıdan bakıyorsunuz, bu olayı seviyorum kitapta. Neredeyse üçüncü kişil anlatım gibi oluyor. Karakterlerin beklemediğiniz davranışları karşısında şaşırdığınızda açıklama niyetine bölümde birden geri dönüşler oluyor, bunlar farklı fontta yazılmış, böylece zamanda atlama yaparak kişilikleri yerine oturtabiliyor yazar. Ben en başta font farkını anlayamadığım için -benim cahilliğim olabilir- geri dönüşlerde "Nasıl ya!" diyerek okumuştum da sonra kafama dank etti.
Şöyle bir düşünürseniz kitabın konusu harika, hem televizyon dizisi için hem de bir kitap için. Çok verimli olduğu için muhtemelen dizi senaristleri ilk bölümde kitabı temel alıp daha sonra kendi tohumlarından farklı bir şey yaratmışlar. Fakat kitapta olan ana karakterlerden Glass'ın dizi de olmaması beni biraz üzdü.Çünkü konusu biraz Türk filmi dramını çağrıştırsa da gayet güzeldi, kanım çekiyor herhalde :D Uzayda bir kolonide yaşamaya alışmış insanlar yüzyıllar sonra radyasyon ile hasar almış dünyaya neden bir anda 100 tane suçlu çocuk göndermeye başlarlar ve neden suç oranı bu derece yüksek? Kitap distopya desen tam değil, post-apokaliptik belki, hayatta kalma evet ama çoğunlukla bir genç-yetişkin kitabıydı. Hepsinin bir karması gibi, aşk ilişkilerindeki yoğunluktan ve ergen atarlarından bunu anlayabilirsiniz, ciddi diyorum! :D Birbirine küsmeler mi dersin, hoşlandığı kıza kötü sözler söyleyip hala sevmek mi dersin, oldu balım git bir de saçını çek tam olsun! Karakterlerin birbirlerine aşık olduklarını da göremediğimiz için dış kapının mandalı gibi hissedebiliyorsunuz, Bana göre kitabın eksiklerinden biri buydu, dış dünyanın betimlemesine, hayatta kalmaya biraz daha vurgu yapsa romanın derinliği artardı kesinlikle. Kim bilir belki yazarımız bir sonraki kitapta hatasını görür de YA romanından çok post-apokaliptik yapar. Kitap bilim-kurgu, distopya arayanlar için biraz hayal kırıklığı olabilir.
Bakın insan aşk için bir çok şeyi yapabilir inanıyorum da BU KADAR DA BENCİL OLUNMAZ BE nidalarıyla bitirdim kitabı. Bu kitabı okuyup da o şansölyenin oğluna olayları öğrendikçe gıcık olmayan varsa onun içinde kötülük yoktur, sevin onu. Ondan zarar gelmez. Aslında çok da çabuk biten bir kitap, yazar daha uzun yazsaymış da biraz ortamı betimleseymiş güzel olurmuş.
Yabancı Bloggerlar Neler Demiş?
Kass Morgan kendine bağlayan eşsiz ve harika bir yazım stiline sahip ve bu beni kitabın daha en başından yakaladığı gibi bağladı.
-The British Book Nerd
Eğer olay örgüsünden ziyade ezici bir üstünlükle kitaptaki romantik ilişkileri tercih eden bir okursanız, bu sizin kitabınız.
-The Book Nookery
Okur karşısına ilk defa çıkan yazarların bazen biraz "aksak" yazdığını söyleyebiliriz. Ama burada bile Kass Morgan'ın oyunda yeni olduğunu söylemek mümkün değil. Kass, tıpkı tecrübeli bir yazar gibi yazıyor ve bu çok yetenek gerektirir.
-Booking In Heels
Yazar bakış açısını dörtte sınırlayarak doğru bir karar vermiş, Umuyorum ki okurlar bu yüzden sıkılıp kitabı bir kenara koymazlar ve en azından bir şans verirler.
-Into the Hall of Books
Genel olarak, The 100 seriye başlatacak kadar ilginç bir kitap, bu yüzden bir sonraki kitabına şans vereceğim. Ama bence televizyon dizisinin kitabından daha iyi olacağını düşünüyorum, en azından daha tatmin edici. Zaman gösterecek.
-Alice Marvels
Çekilişe katılmayı unutmayın!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder