3 Şubat 2013 Pazar

Kitap Yorumu - 22 Britanya Yolu

22 Britanya Yolu - Amanda Hodgkinson
Arkadya
452
Çeviri: Buse Barış
Puanım: 3,5/5








Uzun zaman önce bitirdiğim ama bir türlü yorumlamaya vakit bulamadığım kitap. Önce Arkadya'nın tasarımlarını ne kadar çok sevdiğim ile başlayacağım. Kitaplar o kadar özenilmiş de yapılmış gibi duruyor ki insanın gidip bütün kitapları alıp saklayası geliyor. Her kitabın başına kitaptan bir alıntı ile başlamaları ayrıca hoşuma gidiyor.

Janusz "Fakat sen vardın," demişti. Büyük annesi, çocuğu varken nasıl yalnız olabilirdi? "En büyük kalabalığın içinde bile yalnız kalabilirsin," dedi babası.

Kitaba gelecek olursak, II. Dünya Savaşı sırasında geçiyor. Silvana ve Janusz Polonyalı yeni evlenmiş mutlu bir çift. Minik bir bebekleri var ve en büyük zorluklarının evlerini geçindirmek olduğunu sanıyorlar. Bu su götürmez bir gerçek ta ki savaş başlayana kadar. Janusz vatanını Alman askerlerinden savunmak için karısını ve çocuğunu bir başına bırakarak askere gidiyor. İçi rahat değil ve korkuyor ama yapacak başka bir şey yok. Silvana da bebeğiyle evinde saklanıyor ve Janusz'un döneceği günü bekliyor. Keşke bu kadar basit olsa,  Silvana evinde beklerken savaş bitse ve sevgili kocası geri dönse. Öyle olmuyor tabii ki. Apartman Alman askerleri tarafından sahiplenilince çocuğunu alıp gitmek zorunda kalıyor. Nereye gittiğinin bir önemi yok, bir yere gitmeli. Zaten kimse nereye gittiğini bilmiyor, umrunda da değil. Tek önemli olan uzaklaşmak. O uzaklaşadursun Janusz da Alman uçaklarının saldırısıyla trende birliğini kaybediyor. Bir çiftlik evi bulup oraya sığınıyor. Bir süre orada kalıp Varşova'ya geri dönüp ailesini göreceğini umuyor. Keşke her şey Janusz için de bu kadar kolay olsa. Tabii ki değil, o yüzden oraya gelen 2 askerle hem vatanı hem canı için kaçıyor.

Gemi dalgalarla sarsıldıkça, içindekiler de bir o yana, bir bu yana savruluyordu. Yüzlerce Polonyalı asker, kasalardaki patatesler gibi yuvarlanıp duruyordu.


Tam 6 yıl sonra savaş bitiminde İngiltere'de küçük bir İngiliz evi alarak ailesini bir araya getirmeye çalışıyor. Onca yılın ardından eskisi gibi olmak zor olur. Zor oluyor. Savaş insanları değiştirir, benliklerine kadar. Bu kitap da savaşın ne kadar zorlu geçeceğini gözler önüne seriyor. Silvana'nın yaşadıkları o kadar zor şeylerdi ki bazen nasıl hayattı kalmış şaşırıyorum. İnsanın çok güçlü olması gerek. Silvana'nın da tutunacağı dal oğlu olmuş. Ayrıca savaşın içinde büyüyen bir çocuğun hayal dünyasına da girebiliyoruz. Yaşadığı yerler, savaşın etkileri, askerler.. Hepsi bambaşka bir çocuğun gözünde.

Ev, diye düşündü. Britanya Yolu'ndaki 22 numaralı dairenin güvenli duvarlarına sığınacaktı. Düşmanına sığınacaktı. Babasına..

Kitap sürükleyici ya da değildi diyemem. Ama ben bu tür kitapları sevmesem bile bu kitap beni kendisine bağladı. Hatta sonlara doğru iyice duygulandım. Savaş sırasında her ikisinin de yaşadıkları yavaş yavaş anlatıldıkça olayı kavrıyorsunuz. Bazen düşündüğünüz gibi olmuyor ama inanın olan şey düşüncelerinizden bile geçmiyor.  Bir kaç yazım hatası dışında kitabın çevirisini de hoş buldum. Uzun uzun anlattım ama ben olsam sırf kitaplığımda bulunsun diye bile alabilirim.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder