30 Nisan 2014 Çarşamba
Kitap Yorumu - Ağaçtaki
Ağaçtaki
Janne Teller
ON8 Yayınları
182 sayfa
Çeviri: Abdulgani Çıtırıkkaya
Nasılsınız bakalım yeni bir yorum bekleyenler? Bugün sizlerle çok ilginç bir kitabın yorumunu paylaşmak istiyorum. Kitabı bitireli sanrım 3 dakika kadar oldu ve ben etkisini kaybetmeden sizlere aktarmak istiyorum. Bu kadar ince bir kitaptan bu kadar sert duygular nasıl çıkar şaşırıyor insan haliyle.
Orijinal ismi Intet olan kitap Danimarka dilinde hiçbir şey anlamına geliyormuş. Yazar, anlamı bir şeyin hiçliğini belirtmek için kullanılan bir kelimeyi, bu kitap için bir çok şey anlamına getirerek başarılı bir iş çıkarmış.Hikaye, bir gün Pierre Anthon'un sınıfın ortasında "Hiçbir şeyin anlamı yok. Zaten epeydir biliyordum bunu. Ama şimdi fark ediyorum ki, bir şey yapmanın da anlamı yok." diyerek sınıfı terk etmesiyle başlıyor. Muhtemelen yetişkin olan bireylerin saçmalık! olarak nitelendireceği bu konuşma 7. sınıf öğrencilerinin aklında başka bir şey oluşturuyor: olabilir mi?
Bu kitap arkadaşımın "Bazen çocukların psikopatlıklarına inanamadım." demesiyle ilgimi çekmişti. Okulun yolunda erik ağacının üstüne oturan Pierre, her seferinde oradan geçenlere anlamsız, her şey anlamsız! tarzı cümleler söyleyerek ve üstlerine erik atarak onları farkında olmadan kışkırtıyor. O yaştaki çocukların yapacağı gibi düşüncelerinde çınlayan bu hiçliği atmak ve bir şeylerin anlamlı olduğunu göstermek için bir anlam yığını toplamaya başlıyorlar. Anlamlı şeyleri bir yere koyup bunu gösterdiklerinde Pierre'nin bunu kabulleneceğini ve o ağaçtan inip kendilerini rahatsız etmeyeceğini düşünüyorlar. En başta masum başlayan bir fikrin sonunun delilik olarak tabir edilebilecek bir boyuta gelmesi gerçekten şaşırtıcı.
Kitabı okumaya başladığımda açıkçası bu kadar sarsıcı bir şey beklemiyordum. 14 yaşındaki çocukların anlam bulma çabaları tahmin edilemez bir şekilde kendi içine doğru çöküyor ve kendinden daha büyük bir patlamaya yol açıyor. Hem kasabada hem de çocukların ruhunda. Anlamın ve anlamsızlığın sınırında dolaşan kitap, uçuruma giden yolu erik ağacındaki bir çocuğun cümleleriyle aydınlatıyor. Bu kitabı okurken çok fazla düşünmemenizi öneririm efenim zira kendinizi en yakın erik ağacının tepenizde bulmanız olası. Ve siz de son sayfada belirtildiği gibi anlamın öyle şakaya gelebilecek bir şey olmadığını fark ediyorsunuz.
Öyle değil mi Pierre Anthon?
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Şu anda bende bu kitabı okuyorum ama GR'e göre daha yüzde onu bitmiş :D Bu yorumu okuyunca cidden meraklandım..Ama diğer 3 kitapla birlikte buna da zamanım olmuyor :(
YanıtlaSilOhoo daha neler olacak neler :D Güzel kitap hem ince de hemencecik bitiyor. Başka neler okuyorsun ki?
SilElçinn yiaa niye böyle özendirik kitaplar okuyorsunn -.- pis kızz :D Neyse bende alıp okumak istiyorum zaten kapağı beni benden aldıı *.*
YanıtlaSilSiz de beğenip okuyun diye işte :D Oku oku, baya garip bir kitaptı zaten, ben Yürüyen Kentleri alıp okuyabildim, sonunda! :D
YanıtlaSilBlogıma bakarsan çok sevinirim (:
YanıtlaSilhttp://kagitkesigii.blogspot.com.tr/
Gerçekten ilginç bir kitaba benziyor. Ben de listeme kaydedeyim. Can ve YKY bağnazlığımdan kurtulup başka yayınevlerine de yelken açmanın zamanı geldiğini de böylece anlamış bulunuyorum :D
YanıtlaSilEvet, ilginç bir kitaptı Ağaçtaki ve tavsiye de ederim. Arada farklı tatlar da tatmak gerek, ben de mesele biraz daha Can alayım diyorum, indirim yaptıkları zaman tabii :P
Sil