Merhaba millet! Konuşan Kitaplar ile Kitap Günleriyle bir kez daha karşınızdayız. Aspendos Yayınlarından çıkan, kapağı oldukça can alıcı kitabımız Fırsatçı ile Mayıs ayı etkinliklerimizi başlatıyoruz. Kitap ilginizi çekmedi mi pek, ee o zaman alıntılara buyrunuz efenim, eminim biri sizin ilginizi çekecektir :D Eğer çekerse bir tane kitap hediye ediyoruz, neden siz olmayasınız? :D
Ama önce takvime bir göz atalım.
8 Mayıs
Kitap Tanıtım – http:// asabibakire.blogspot.com/
Yazar tanıtım – http:// kahvekokulukitap.blogspot.com/
Kitap Video - http:// kordugumhayaller.blogspot.com/
9 Mayıs
Fırsatçı ve Tarryn Fisher hakkında bilmedikleriniz – http:// kitapasigi.blogspot.com/
Ön Okuma – http:// kitapsayfalarii.blogspot.com/
Alıntı – http:// tarihiaskromani.blogspot.com/
10 Mayıs
Söyleşi – http://tugceninkitapligi.com/
Ön Okuma – http://
ALINTILAR
**Kalbini sadece birkez
verebilirsin, ondan sonraki herşey ilk aşkının peşinden gelir... - Syf. 316
**“Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum,”
diye tersledim
ve tepsimi elime alıp kalktım.
Ama
onu dünyadaki her şeyden çok istediğimi biliyorum.
Gözlerimi Cammie’ye doğru indirdim ve
panikledim. İşte,
bu kadardı.
Cammie’nin çenesi hiç durmazdı. Tüm
okulda hızla yayılacaktı.
Cehenneme giden trende kendime en önden
yerimi
resmen ayırtmış bulunuyordum.
Çuf çuf! – syf 124
**“Benimle yoyo gibi oynuyorsun,” dedi kalkmaya
hazırlanıyormuş
gibi her iki elini dizlerinin üstünü
koyarak.
“Biliyorum,” dedim hemen, “senin
arkadaş olmak istediğin
türden bir kız olmadığımı düşünüyorum.”
“Seninle
sadece
arkadaş
olmak istemiyorum.” - syf.149
**“Annem ona bir şekilde ihanet etmişim
gibi bakıyor,
babam ise sırtımı sıvazlayıp ‘Yakında
hafızan geri gelecek,
her şey yoluna girecek Caleb’ diyor.”
Anne babasının konuşmalarını
taklit ederken aksanlarını taklit
ediyordu. Gülümsedim.
“Kulağa çok bencilce geliyor biliyorum
ama tek istediğim
kendi yolumu bulabilmem için herkesin
beni rahat bırakması,
anlıyor
musun?” – syf28
**“Senin için her şey bir tiyatro, değil
mi?” dedi ve sırtını
bana dönerek ayağa kalktı. “Sen yeter
ki iste.” Tekrar döndüğünde
yüz hatları gergindi.
“Bravo!” Alkışladım.
“Olivia,” diye başladı.
Alaycı bir şeklide şaşırmış gibi
baktım. Sonra birden ciddileşti…
Ya da en azından öyle göründü. Nefesimi
tuttum.
“Sen
bana aitsin. Bana inanıyor musun?” – syf 157
**Onunla avukatlık sınavına girdiğim gün
tanıştım. Benden
kalem ödünç istedi. “Hangi
salak avukatlık sınavına kalem
almadan
gelir?” diye
düşündüm. Kalemi ona uzattığımda öylece
oturup bana baktı.
“Ne var?” dedim sabırsızlığımı gizlemek
için çaba göstermeden.
“Numarana da ihtiyacım var.” O kadar
olağan bir şeymiş
gibi
söylemişti ki verdim. Küstahlığına saygı duymuştum. – syf 231
**“Bana bak,” diye emretti.
Baktım.
“Bahaneler uyduruyorsun ve benimle oyun
oynuyorsun,”
dedi.
“Hayır, ben–”
“Evet. Oy-nu-yor-sun. Ne yaptığın
umurumda değil.
Bana
sadece şu anda ne hissettiğini söyle.” – syf 189
**Saat
sekizde akşam yemeği
Tavernatta
Bir
şeyler yemen lâzım…
**Gülümsedim. Bir şeyler yemem
gerekiyordu ve neden
gerçekten hoşlandığım biriyle olmasın?
Telefonu elime alıp
havaalanından ayrılmadan önce Noah’nın
bana verdiği cep
telefonu numarasını tuşladım.
“Sadece acil durumlar için,” demişti
bana göz kırparak.
“Gizli cep telefonu numaramı kötü
amaçlı kullanma.”
Numarasını almadan önce sadece bir
saniye tereddüt
etmiştim. Roma’da yalnızdım. Ona
ihtiyacım olabilirdi.
“Noah, ben Olivia,” dedim telefona.
“Geleceğini söylemeyeceksen seninle
konuşmak istemiyorum.”
“Geliyorum,”
dedim gülerek. - Syf 289
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder